Bu Blogda Ara

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Taşınıyoruz!

Dostlar taşınıyorum. Yeni mekan bulduk ucuza da kapatınca yazıları vs. artık ordan paylaşayım diyorum. Bilmiyorum  geri döner miyim buralara tekrar ama her veda bir başlangı..aSasdasdlşasd klişeden ölen var burda be. Hadi yeni yazılarla en kısa sürede yeni yerde görüşmek üzere dostlar ! Eyvole!

Yeni mekan:
http://mehmettekelioglu.org/

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Ezelden ebede...

Selim abi'nin gözlerinden uyku akıyordu.. Mahmut desen bardağı elinde tutacak mecali kalmamış.. Benden bi on yaş küçük olan Ali diğerlerinin aksine çakır keyif olmuş ama bir o kadarda kendinde, manasız manâsız etrafa bakınıyordu.. Meyhanenin sahibi ve çırakları boşalan masaların hesaplarını alıp etrafı topluyorlardı.. Kapatma saati mi geldi nedir? Belki de bekleyenleri vardır da gidiyorlardır.. Bekleyeni olmayınca insanın bekleyenin halinden anlamıyor tabi..
Bir iki kişi masada sızmış ağızlarının suyu akmış halde, belki de hiç bir zaman olmayacakları kadar komik ve sefil haldeydiler.. Göz ucuyla bakıyorum bir iki tane de kız var yan masada.. Dünya ahiret bacım olsunlar olmasına da , eskiden olsa alıcı gözle bakardım böyle bir mekanda kız gördümmü.. Neden dersen rakı içmesini bilen kızla olur.. Olur işte o kadar..
Bizim masanın aksine inat edercesine, mutlu bir olayın şerefine içiyorlar belli ki.. Gülüşmelerinden anlaşılıyor.. Bizde desen herkesin ayrı derdi var.. Selim abi zaten her Allah'ın günü dertli iş yüzünden.. Mahmut babasını kaybetti daha iki hafta önce.. Ali aklında dersleri, ayın sonunu nasıl getirecez derdi gibi türlü sorunlarla boğuşuyor.. Meyhaneci desen her gün türlü türlü içmesini bilmeyen, bilse de yanında eşi dostu var diye abartıp masadan kalkamayan adamlarla uğraşmaktan bıkmış vaziyette.. Ben desen sen varsın ya yetiyor dert niyetine.. Günde beş vakit niyet ediyorum dermansız dert olarak seni anmaya.. Bak hazır meyhaneci demişken;
- Şefim bakar mısın?
+ Buyur abi.
- Bizim mezeleri bi tazelesene. Bir de bir yetmişlik daha getirsene sana zahmet.
+ Hemen abim.
Öyle işte.. Anlayacağın masa sağlam baya.. Ahmet Kaya'dan söyle çalıyor kasanın sağ tarafında duran tahtanın üzerindeki eski radyodan.. Anons geçiyor radyodaki : " Sıradaki şarkı içinde söyleyip de söyleyemenlere gelsin..." Gelsin anasını satayım.. O da gelsin.. Bunca derdin arasında bir de o gelsin.. Etraftaki insanlara bakınmaktan bıktıkça şarkıya daha çok odaklanıyorum.. Bak ne diyor Ahmet abi.. "Yüreğime basa basa içimden yar gidiyor..."  Dur bir saniye meyhaneci geldi.. Mezelerle rakı'yı getirdi..
-Eyvallah ustam.
Muhabbet sarmadı baştan beni.. Ne bileyim zaten çok konuşan bir insan değilim, yanımdakiler de konuşunca iyice susasım geliyor.. Onları dinlemediğimden değil de susup düşünmek en güzeli be.. Hazır susmuşken sıradaki şarkı benden sana gelsin o zaman.. "Müslüm Hangimiz Sevmedik?" Hangimiz düşmedik kara sevdaya be.. Vuralım kadehleri haydi dostlar..
- Bu sefer neye kadeh kaldırıyoruz abi?
+ Ali'm bu sefer Müslüm'e kaldıralım gel.. Hangimiz bir vefasız için köşe başında yol gözlemedik...
Bardakların birbirine vuruşuyla birlikte birer yudumda dökülüyor masaya.. Zaten loş ışığın da etkisiyle millet iyice kafayı bulmaya başlamış.. Yan masadaki kızlar ve iki arkadaki gençler de vuruyor kadehleri bize doğru bakıp.. "Haydi Müslüm'e ve tüm kaybettiklerimize" diyerek.. Saat olmuş gecenin bilmem kaçı ben niye böyle oldum lan diye düşünürken bizim Selim abiyle Mahmut hava alacaz diye çıkıyorlar.. Geri gelirler mi bilinmez.. Masaya bir miktar para bırakıp gidiyorlar.. Haydi gel Ali gelmişine geçmişine söyleyecek olup da söyleyemediklerimize içelim bizde..
Gün ışığını sevmiyorum bir türlü.. Belki de beni sabahın 5'inde terk ettiğindendir.. O yüzden geceleri daha çok seviyorum Ankara'nın bu halini.. Sadece sebebi olanlar içiyo gecenin bir yarısında.. Adam akıllı türküler de bir tek bu saatte çıkıyor radyoda.. Harbi lan sabahın 5'i nedir amına koyayım? Terk edecek zaman mı bitti de sabah 5'i buldun..
- Gidiyorum ben.
+  Nereye be bu saatte?
- Gidiyorum işte. Uzaklara. Gelmemek üzere.
+ Saçmalama, otur bir konuşalım.
- Otur konuşalım derken bile alkollüsün.
+ Git lan git. Ebenin amına kadar yolun var. Siktir git lan!
Aslında küfür etmeseymişim iyiymiş de neyse.. Olanla ölene çare yok.. Aha işte bu yüzden seviyorum radyodan şarkı dinlemeyi.. Sen geri kafalı derdin kendimi sabah gün ağarana kadar sigara-rakı-kitap-radyo dörtlüsüne teslim edince de anlayamazdın bir türlü benim içimde oturan sığırın derdini.. Bak ne güzel çalıyor bağlamasını Neşet "Ah yalan dünya..." Yalansın be dünya yalan...
Gel Ali bir seferde Neşet'e içelim anasını satayım.. Ali de kafayı buldu iyice dertli dertli düşünmeye başladı garibim.. Zaten masada sigara üstüne sigara yakıyoz.. Dumandan adamın suratını görmüyorum bir de... Bu akşam da ruhumuz devenin üstünde..
Ali de iyice kendinden geçti.. Bir ben kaldım gene masamda derken yandaki kız geliyor masaya.. İçten ve gayet kibar bir şekilde;
-Merhaba. Oturabilir miyim?
+ Otur tabi bacım otur. Rakı koyayım mı içer misin?
- Olur. Yalnız gibisiniz. Normalde hiç adetim değildir ama geldim işte yanınıza.
+ İyi ettin ya. Yalnızım ezelden ebede kadar. Elbet bir gün biter de bitene kadar el mahkum napalım.
- Aynen. Ne güzel söylediniz ezelden ebede...
Bir kaç kadeh de Aysel'le içiyoruz muhabbetin demine dem kata kata.. Haydar Haydar eşliğinde hem de.. Madem normalde yapmayacağımız şeyleri yapıyoruz, Aysel rakı koyarken hem kendisine hem bana, deyiveriyorum bir anda  "Aysel, git başımdan istemiyorum.." Gülüşmeler falan filan işte.. Gülmeyeli baya olmuş yalnız.. Kaslar bir kendine geldi gülünce..
Meyhanecinin gözlerden uyku akarken biz de sabaha karşı çıkıyoruz mekandan.. Aysel'i eve bırakıp, hafta sonu dostça bir ortamda közde Türk kahvesi-nargile yapmaya sözleşiyoruz.. Evin sokağının başına geldiğimde her sabah gördüğüm şeyleri görüyorum yine.. Kediler yemek ararken birileri işe gidiyor, birileri işten geliyor.. Fırında taze simit kokusu.. İki tane alıp kahvaltı yaparım diyorum kendime.. Kendi kendime mırıldanıyorum bir anda.. "Elbet bir gün buluşacağız.. Bu böyle yarım kalmayacak.." İçeri girince bir not buluyorum geçen hafta yazdığım..
Biriniz de beni anlayın lan!
Anlatamıyorum içimdekini kimselere,
Seni yazıp döküyorum kaleme..
Kurduğum hayallerin hepsi sen,
Fotoğraflarına bakarken soğuyan çay..
Masada kendi kendine duman altı olan ben...

"İyiyim" diyerek yalan atmaktan bıktım,
Zaten hayat da çok boktan..
Uzaklarda yoldan başka bir şey var mı acaba?
Birinizde beni anlayın lan!
Belki gelirim dedin diye,
Bekliyorum o sahilde...
Madem intihar etmeyecez bugünde,
İçelim bari, olmuyor böyle..
Ne diyordu "adam" o dizelerde..
"Baba! Beni uyutsana bir süre uyanmayayım,
Anneme söylesene ekmeğime salça sürsün
Sen yalan söylemezsin hiç, söyle beni seviyor mu?
Baba! Bak ben çok ciddiyim ortalık fena karışık.

Baba, bana 'oğlum' de 'hadi eve gidelim'
Baba! Söylesene bana, beni neden sevmiyor?"


Öyle işte.. Masada ağzına kadar dolu bir küllük dolapta yarım bi 35'lik. Gece gece içim elvermedi dökülmesine.. İçeyim bari..

Eyvallah...

26 Mayıs 2014 Pazartesi

Özledim...

Siz hiç çok özlediniz mi?

Ben özledim. Hem de çok özledim. İçime sığdıramadım bazen, atıp kurtulmak istedim ama beceremedim bir türlü. Dalgalara anlattım derdimi. Kıyılara vurdukça daha da çok özledim.Bahar geldi havalar ısındı ben yine özledim. Yağmur yağdı, sığınacak bir liman bulamadım ama yine özledim. Elimde avucumda bir şey kalmadı ama özlemekten usanmadım. Gözlerimin önündeydi, uzansam tutacak gibiydim, denedim olmadı. Özlemekten vazgeçmedim bir türlü. Vazgeçemedim...

Geceler gündüze karıştı, karanlıklar aydınlığa, ben yine, gece gündüz özledim.Hiç sıkılmadan, usanmadan özledim. Bıkmadım hiç. Sabah gördüm gül yüzünü, o güldü ben güldüm, öğlen olmadan yine özledim. Akşam oldu bir ayrı özledim. Geceleri yalnız kalınca tavan yaptı özlemim. Söyleyecek sözüm kalmadı bazen. Yuttum içimde kalan son kelamlarımı. Bir türlü özlemeden duramadım. Acıktığımda da karnım tok olduğunda da özledim. Sokaklarda yalnız başıma çok dolandım. Bir sürü insan geçiyordu yanımdan binbir farklı düşünceyle. Onlar bana bakıp "garip" diyorlardı ben yine özlüyordum...

Haberi bile olmadı ama özledim işte. Çay bardağında bırakılan dudak payı kadar yakındım. Dumanı içime çektim önce. Üfürdüm gökyüzüne doğru. Ruhum devenin üzerinde dolaştım ve bir yudum aldım demli çaydan. Sonra mı? Yine özledim... Sinirlendiğim zamanlar oldu. Kalktım bulunduğum mekandan bir anda. At gibi gidip it gibi geri döndüm. Dönünce bir daha özledim. Dostlarım geldi yanıma. Otur bir konuşalım dediler. Konuştuk. Onlarda hak verdi bu halime ve bir kez daha özledim.

Bir gün daha gülünce güller açan yüzünün hayaliyle daldım uzaklara. Her gün birbirinin aynısıydı aslında. Ama ben yine özlüyordum. Her gördüğüm çocuğu ümit pınarı olarak görüyordum. Onları her gördüğümde de sordum onlara "Gördünüz mü?" diye.. Ümit işte. Çok bekledim kalmadı takatim ne de canım... Ama özlemekten de bıkmadım.
Sahi siz hiç özlediniz mi?

Ben özledim.
Sevdim. Ben hem sevdim. Hem özledim.

Allah çarpsın çok özledim...

Not: Okuyan dostlar yüreğinize sağlık... Eyvole!

23 Mayıs 2014 Cuma

Gitme...

Dokunsan kırılacak halde hüzünlerim
Gitme diye akşam olmasın istiyorum
Sen gidince ben ben olamam ki...
Bir sen bir de bir kadeh rakı
Huzurum gitme, bırakma bu adamı...

Korkuyorum sensizlikten
Yalnız kalmaktan değil vallahi,
Son dal sigaramsın sen benim
Sürekli istediğim bir o kadar da,
İçime çeksem bitecek olansın...
Gitme lan işte nolur,
Ben senden öteye gidemem...

Sevdim,
Çok sevdim.
Keşke sende sevseydin beni benim seni sevdiğim kadar...
Sevdiğim günlerin hatırına,
Son kez yağmur yağsın
Gök gürüldesin,
Sokakta ıslanmamak için son bir defa daha
Şemsiyelere inat koşalım,
Çiçekler fısıldasın büyürken topraktan
Güneşin batışını izleyelim sahilden...
Gitme işte,
Soluyorum yapraklar gibi
Sonrası yok...

Zaman akıp gitmesin bir defa da,
Dumanını üfürmeyelim son sigaramızın ayrı ayrı,
İçeceksek o da beraber olsun,
Gitme.
Hatıralar deşmesin yaralarımızı daha fazla,
Eskiyi gerimizde bırakalım
Yeni bir umut taşıyalım merdivenlerle gökyüzüne...
Tüm sevdiğimiz şarkıları dinleyelim
Uzaklara gitmenin hayalini kuralım,
Bir elin benim elimde
Diğeri gökyüzünde
Selam yollayalım o gemiye...
Birlikte avazımız çıktığı kadar bağıralım
Denizde doğru tüm küfürlerimizi  savururcasına
O GEMİ BİR GÜN GELECEK!! Diye...

Olmayacak şeylerin hayalini kuralım
Beraber parlak istikbalimizin şerefine
Birer kadeh daha kaldıralım...
Gitme işte.


Ve ben seni hala bekliyorum, gitme hadi, gel artık...


9 Mayıs 2014 Cuma

Gel lan Gel İşte..

Sinemada senin istediğin filmlere gidelim.Sen gel sigara da içmeyecem.. Rakıya istediğin kadar buz katalım.. Dolapta soğuk su olsun her zaman.Her gün çiçek alayım.. Doğum gününde, tanışma yıldönümünde hediye yağmuruna boğayım seni.. Gel ojeni ben sürecem.. Saçını ben tarayacam her sabah.İddia ya gidelim beraber, senin dediğin maçlara yatacağını bile bile oynayacam söz.. Bira içme de ağzıma sürersem namerdim.. Yorganın hepsi senin olsun. Gel hassiktir lan bunlar barıştılarmı desinler.. Sen gel yatağın soğuk tarafı senin olsun.. Kumanda hep sende kalsın istediğin kanalı açalım.. Hatta oturup dizi izleyelim beraber.. Makyaj setini istediğin gibi dağıt ortalığa.. Çoraplarımı salonun ortasına değil kirli sepetine atayım.. Canım sıkılıyo dediğinde istediğin yere gidelim.. Evi beraber temizleyelim bulaşığı beraber yıkayalım.. Perdeleri ben asacam gel yeter ki.. Gelmelisin çünkü her şey olması gerektiği gibi değil be kızım, gelmen için bu kadar sebep varken sen nerdesin?

Gel lan işte gel ya.. Daha ne diyeyim anasını satayım!


 ...Özleyen Dostlara Selam Olsun...

3 Mart 2014 Pazartesi

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor...

Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri...

C.S.



Not: Özleyen dostlara selam olsun..

12 Şubat 2014 Çarşamba

Vakit Tamam Ey Saki..

Artık gitme vakti geldi..Nam-ı diğer ayrılık.. Ayrılık diyorum sen iyi bilirsin..

Geriye bakıyorum ne çok şey yaşayamamışız seninle.. Sana çiçekler almamışım, birbirimize doyasıya bakmamışız.. Tatlı tatlı tartışıp küsüp barışmamışız mesela.. Ufuktaki gemilere beraber el ele tutuşup selam göndermemişiz.. Bir dostum var Wroclaw’da tanıştığım.. O hep der bana “O gemi bir gün gelecek” diye.. Çok geç kaldık be dost çok.. O gemi çoktan gitti..

Hüzünlüyüm, özlemliyim, canım sıkılıyor Allah canımı alsın.. Zamansız kaybedişler yüzünden hep acı çektim senelerdir.. Geride kalan hep ben olurdum.. Giden değil “gelmeyeni”, gelmeyeceklerini bile bile “bekleyen” olurdum her daim.. Ancak vakit tamam , vakit tamam ey saki..

Hatırımda nice güzel dostlukla nice güzel anılarla gene kalacam yalnız başıma.. Bu gidiş seni getirmeyecek olsa dahi gidecem.. “Yolun gurbet olduysa kalma, git” derdi bir abim.. O hesap yolumuz gurbet, yolumuz hasret, yolumuz vuslat-ı hasret.. Durma zamanını ben sen veda etmediğinde bıraktım zaten..

Bir sürü dostumla yalnızlığımı paylaştığım bu platformda bir sana açılamadım be.. Hep dertlerimi dinlediler.. Hiç unutmam bir gün gene yalnızım.. Başladım yazmaya “Üzerini iyi ört sevdiğim narindir tenin..” ile.. Sonrasında kendimi tutamadım mı nedir bir gazla başladım yazmaya.. Zamanla “Dost”lar edindim her köşeden.. Sen mi? Sen yine gelmedin.. Ufuktaki geminin gelmeyeceğini bile bile el sallamak gibiydi bu.. Sensizlik başıma vurdukça bende döküyordum içimi buraya işte.. Sana dökemedim ne yapayım.. Sayfaları senin yerine koyduysam demek ki.. Demiştim ya bir sefer de sana; “Güzel gözlerinin altını çizdim” mesela burada..  O hesap işte..

Çok sinirlendiğim zaman gelmedi mi sanki.. Ama elde değil ki kıyamıyorum sana.. Bir seferde de sana “Sevmezsen sevme lan” demiştim.. Dayanamadım anında elim gitti kağıda tekrar.. “Ya da sev ya..” diye..

Senin bilmediğin kaç geceler boyu ağladım mesela.. “Gözyaşlarım döndü denize söyleyemedim..” Bak yine aklıma geldin.. Biz seninle beraber bir Ahmet Kaya şarkısında ağlayamadık ya yazıklar olsun ikimize.. Baktığın zaman hiç ikimiz diye bir şey olmadı ya.. Olmayanı sevmek gibiydi seni sevmek.. Suya yazı yazmak gibiydi ya da ne bileyim.. Sen aklıma gelmediğin zamanlarda da ben özleyerek seni dindirdim aramızdaki hasreti.. Ama hep derim kendime .. Seni özlemekten kendimi hissedemiyorum bazen..

Zamanla sen gidince kendime gelirim dedim bir ara.. O da olmadı.. Sen varken biz kısmen de olsa, benim gözlerimde ikiydik.. Sen gidince yarım kaldım ben.. Elbet hesabını verirsin bana bu saatte yazdırdıklarından dolayı da ben gene kıyamam ki sana.. Acılar çektim sayende.. İnsanın gözünden ırak olan gönlünde rakı oluyor derler benim büyüklerim.. Harbiden öyle.. Damarlarımda senden arta kalan az bi yere de onu koydum Müzeyyen ablamın, Neşet abimin, Ahmet abimin, Sezen ablamın sesiyle..
Şimdi sen yoksun ya.. Benden yarım kalan Şiirlerimi Sen ya da geride kalan dostlarım tamamlar artık.. Yağmurlar bile geldi gelmedin ya artık gelme istemem.. Yokluğunun tadı bir başka çıkıyor sensiz.. Yazdan kalmış üzüm olan ben, O üzümü şarap yapmak yerine ezip toprağa gömen sen.. Ama belli mi olur yağmurlar olurda sensiz de gelirse topraktan büyür filizlenir sen olurum tekrar.. Belki o vakit seversin beni..

Gidiyorum sanma öteki tarafa.. Üzülmene bile üzülürüm ben senin.. Şöyle düşün mesela: “Mehmet en fazla başka bir evrende rakı içiyodur..” Belki varsa vicdanın rahatlar öylece.. Masmavi hayallerimi düşün benim simsiyah sonuçlara inat.. Beni ardımdan birilerine soracaksan aşağıdaki dostlarıma sor.. Bana sormadın madem ki.. Bana sorduğunda anlatsaydım hissedecek miydin sanki? Boşversene be..

Kaçışımız yok.. Allah’ın bir sefil yalnızıyım ben.. Unutamadığım onca şeyin vebali senin boynuna artık.. Hele o lafın varya.. “Mutlu olacağız” diye.. Mutlu olduğunuzu duyduğumdan beri içimi yiyor resmen.. Yedi düvel duysa da umurumda değil artık ama yedi düveli geçtim seni duymuyon la bir türlü.. Parlak istakbalimin şerefine bir kadeh daha içtim her duymayışında.. Leyla sayıp seni Mecnun misali kendi çölümde seni aradım.. Bazen Müjgan oldun gözlerinin rengini hatırladım.. Hala ümitlerim bitmedi ama biliyo musun? Nerden bilecen anasını satayım.. Birazdan mutlu olacağız gibime geliyor.. Birazdan..  Tek başına kalmak sıkıntı değil de şu Benim gibi çile çeken dostlarımın, Platonik aşklarının onurlu mücadelesine yazık oluyor..

Neyse geçende de dediydim sana.. Lafı uzatmayayım.. Geçmez sandığın ne varsa geçiyor.. İçin geçiyor önce..  Sonra anılar gözlerinin önünden geçiyor.. Geçmez sandığın kabuk tutan yaraların da geçiyor..
Ben de gidiyorum artık.. Saat ikiyi beş geçiyor..

Eyvallah..

Not: Akşama Bitiyor.. 24 Hours Left #Bitch..
Not 2: Eyvallah Gözde, Merve, Şakir, Batu, Kübra, Bilal, Derya, Elif ve daha nice aklıma gelmeyen dostlarım.. Eyvole..

...THE END...

10 Şubat 2014 Pazartesi

İyi ki varım lan yoksa çok yalnız kalacaktım..

Oğlum ölüyorum gibi lan “o” sevmeyince.. Böyle ayaklarıma taş bağlamışlarda boğuluyorum, git gide daha derine, ta en derine kadar batana kadar gidiyo gibiyim anlıyor musunuz? Ya sikeyim şuurunuzu nerden anlayacaksınız.. Hatta diyor ya adam aynı öyleyim işte.. Canıma kıyayım dedim bir sefer, intihar mektubunu yazarken uyuyakaldım..

Abi iyi değilim ben harbiden.. Hiçbir derde benzemiyor bu olay.. Bir “dostum” vardı eskiden.. Çok eskidendi tabi.. Derde düşünce “Rakı iç geçer” derdi.. Geçmiyor anasını satayım.. Acı çekiyorum lan acı.. Ahmet abinin şarkısı var ya acı çekmek özgürlükse diye.. Acı çekmek özgürlükse özgürlüğün amına koydum resmen.. Öyle bir sevdim ki lan mutlu oluruz gibi geldi lan bana.. Ulan bir kere kötülük düşünmedim. Anlamayın lan anlamayın.. Ben bana yeterim.. İyi ki varım lan.. Ben de olmasam çok yalnız kalacaktım..

Unutmaya başladım ama sonunda bazı şeyleri.. Hatırlamıyorum artık onu bende.. Gözleri ne renkti hatırlamıyorum artık benim “Müjganımın”.. Öyle manalı ya da ne bileyim derin derin bakmayı, güzel sözler söylemeyi, yazılar yazmayı falan beceremem ben.. Ama ona öyle bir baktım ki yalvarır gözlerle.. Ben onun gözlerindeki Karadeniz de kaybolmak istiyordum.. Bana düşen gözlerinde değil yokluğunda kaybolmakmış demek ki..  Ya kal ya da gitme diyemedim ya la.. Tamam kabul ben onu değil o beni kaybetti eyvallah.. Mesela benim gibi böyle çok seven birini bulamayacak.. Yerimi doldurmaya çalışacak ama hiç olmayacak.. Ama ben, onu sevdiğim gibi bir başkasını sevemeyecem.. O ise, bir daha kimse tarafından benim onu sevdiğim kadar çok sevilmeyecek.. Şimdi o düşünsün anasını satayım..

En nihayetinde ben de insanım mübarek.. Umutsuzluğa düştüğüm zaman elbet oluyo tıpkı ümitlerim gibi.. İşte o anlarda ya severse diyorum ya.. Yalnızlığımdam utanıyorum yeminle.. Ne güzel olurdu lan bi düşünsenize.. Anısı biz olurduk bütün sokakların.. Ve hiç durmadan yağmur yağardı biz el ele koştururken.. Gök gürültüsüne inat sessizce bakışıp, sözcükler olmadan anlaşırdık.. Nereye gidersek beraber giderdik.. “Yeni sevinçler buluruz hüzünlerimize benzeyen”.. İşte bu hayaller bile yalnızlığıma ayıp oluyo düşüncesini getiriyo aklıma.. Neyse “Happiness’ın” amına koyim ben..


Şimdi gidiyorum buralardan birkaç güne kadar.. Ayrılıklara sayende alıştım ona üzülmüyorum da sürekli dediğim olay var ya vuslat hasrete erecek sonunda.. Sevdana sustum bunca zamandır.. Ama artık vakit tamam olmaya çok yakın.. Geliriz elbet geri buralara senden kaçmak için.. Olmazsa baharda yine geliriz.. O zaman duyarsın uzaklardan benim sesimi.. “Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini...”

Not: 3 Days Left #Bitch..
Not 2: Sevenler hiç ayrılmasın lan çok tatlı oluyolar..

9 Şubat 2014 Pazar

Gönlüme aşk düştü be “dost”..

Gönlüme aşk düştü be “dost”.. Hatırımda durur hala o senin güzel sohbetinin tadı.. Ama “o” senin sohbetinden bile tatlı be “dost”.. Beni anlayan kalmadı kalmamasına da belki o anlar mı diye düşünüp durmaktan beynimi ondan başka bir şeye odaklayamaz oldum.. Eğer özlem kelimesinin sınırının tabiri olaydı herhalde bende gökyüzünün tavanı kadar olurdu.. Ama anlamıyorsun, anlamıyorlar, anlamayacaklar be “dost”.. Sanki bir daha mutlu olamayacakmışım gibi hissediyorum.. Tamam kabul, mutlu sonlara bende inanmadım.. Ne bileyim oralete inandım.. Çaya inandım sonra rakıya, Cemal abiye, Neşet babaya inandım ama böyle olmayaydı iyiydi.. Bazen her şey sana da onu hatırlatıyor değil mi “dost”? Boş ver bana da oluyor.. Geçmiyor.. Sigara var içer misin? Belki daha güzel şiirler/yazılar yazabilirdim ona.. Ama gerek yok.. Çok seviyorum ulan daha ne diyim anasını satayım.. Umurunda bile değilim onun tüm olay bu yani.. Sigara diyordum içer misin?

Ben ki onu gördüğüm gün diye Salı günlerini bir ayrı seviyorum ya.. Bir kere elini tuttum diye ayaküstü kalp krizi geçirdim be.. Her ne kadar vedalaşırken de olsa tuttum elini bir kere.. Eyvole dedim tüm acılarım için.. Sen hiç sevildin mi “dost”? Ben hiç sevilmedim de çok bekledim.. Beklemenin kıymetini bekleten anlamaz tabi.. Vedalaştıktan sonrası çok zor geçti.. Geçmez dediğimiz ne varsa geçmiyor mu zaten? Bak saat bile ikiyi beş geçiyor şu anda.. En kötüsü ne biliyo musun “dost” ? Bir daha hiç kokusunu duymadım ben onun..


Bir kere onun gönlüne girebilsem, bir kere onu gördüğüm gibi beni görse var ya yalnızlık nedir bilmez bu kalbim.. Hiçbir şey yapmadığım zaman hep onu özlerim ben.. Bu hasret vuslata ermese bile bana kafi.. İçimden onu atmaya çalıştıkça, yani senin anlayacağın eksildikçe, kendim artıyorum içimde senden kalan yerlerde.. Uyumayı seviyorum artık onun yerine be “dost”.. Neden mi? Rüyalarda yanımda daha ne olsun..
Not: 4 Days Left #Bitch..
Not 2: Neydi lan üçüncüsü?

7 Şubat 2014 Cuma

Ya gün olurda severse?

Sensizlik içime öyle sinmiş ki
Damarlarımda kan yerine sen dolaşır oldun
Senin yüzünden içtiğim
Rakıdan arta kalan yerlerde..
Boyuna seni düşünüyorum
Dur durak bilmeden
Şimdi diyorum kim bilir
Kiminle nerelerde
Kime bakıyor o ceylan gözleri
Benim gördüğüm gibi gören var mı
O güzelim gözleri..

Anlamsız yere aklıma düşünce gözlerin
Durup uzun uzun dalıyorum hala ,
Suları çekilmiş deniz gibiyim
Gönlüm oldu sana koca bir derya
Her dalga vurduğunda kıyılarıma
Aklıma gelen senden kalan o son yara..
O son Hatıra..

Bir daha gelemem belki o sokaklara tekrar
Günün birinde
Eski bir kitap misali
Altı çizili bir cümle görürsen
“Adına şiir yazılmış kadınlara selam olsun” diye
Gelirim belki aklına sokaklarına olmasa da..
Eski sahaf raflarında beklesem de
Benim ,

Hep aynı düşünce aklımda

Ya gün olur da severse?

Not: 6 Days Left #Bitch..
Not 2: İki hafta sonra senin şerefine kalkacak o kadeh "Dost".. Az kaldı az..

6 Şubat 2014 Perşembe

Âşkıma Mâşuk Olacak Olana..


"Sevgisine nazar değdi, Âşık bir gün: 

-Küstüm, dedi. 

Bunu öğrenince Mâşuk, bir hikâye anlattı: 

-Tavşan dağa küsmüş de, dağın haberi olmamış. O vakit Tavşan, olanca sesiyle bağırarak, niçin küstüğünü dağa duyurmuş. Dağ: 

-Ah tavşan ah! Sen nelerle uğraşıyorsun, ben nelerle, demiş. Şu küstüğün, çakıl taşı kadar küçük mesele. Keşke yamacımdaki o çakıllara takılacağına, doruğumdaki şu manzaranın tadını alaydın. Alçaklarda bunalmak yerine, yükseklerde ferahlayaydın. Gerçi, çıkıldıkça şartları ağırlaşan bir havam, doruklarına herkesin varamadığı zorlu bir yapım var. Bu sebeple, nice dağcı günlerini verdi ya, tırmanıp menzîle eren henüz olmadı; fakat bu, bendeki umûdu soldurmadı. İnançla bekliyorum. Çünkü her şeye rağmen, canını dişine takarak tüm zorlukları aşkla aşacak ve burcuma bayrak dikmeyi başaracak olan yiğidin varlığını seziyorum. 

-Ya ben!? Demiş Tavşan… Ya ben ne olacağım? 

-Sorunun cevâbı sende, demiş Dağ. Sen, ya azmedip o yiğit olacaksın, ya da çakıllarla oyalanan, yüzü asık, küçük bir tavşancık olarak kalacaksın. Cevap sende. Ben sâdece seyrediyorum. 

&

Ertesi gün bozulan yemin, dilin ucuyla edilmiştir. Halbuki îman, değişen şartlar sebebiyle sarsılmayacak kadar kavî olması gerekendir. 

-Ey Âşık unutma, dedi Mâşuk. Çöpe düşmekle ve hırsız elinde kirlenmekle, altının değeri eksilmez; fakat sen zora tâlip olmaz, kirliymiş deyip bırakır, elinden tutmazsan, elbet o altını tutacak daha hayırlı, vefâlı ve ehil bir gönül, vakti gelince yaklaşıp şöyle der: 

-Ey benim kıymetli nasîbim! Ey benim alın yazım! Senin gibi bir güzeli, şu çöplükte benim için saklayana şükürler olsun! Gel seni en nâdîde gül sularıyla yıkayayım. Gel, gel de yaralarını, şefkatimle sarayım. 

&

-Ne kadar güzelsin, dedi Âşık. 

-Davulun sesi uzaktan, deryânın dalgası kıyıdan hoş gelir, dedi Mâşuk. Devâsâ dalgalarla muhatap bir kayalık olmak, o kayalığın üzerinde durup manzarayı temâşâ eden biri olmakla aynı şey değildir. Sözünü tutamayan bir âcize dönmek istemiyorsan, istîdâdını iyi keşfet de, taşıyamayacağın yüke tâlip olma. Lâkin sen, kendini küçümseyip, mes'ûliyyetten kaçan biri de olma ki, o cânım ömrü, hiçbir işe yaramamış “etkisiz bir eleman” gibi geçirerek zâyi etmek, büyük vebâldir. 

&

Bu hikmetli sözleri duydukça coştu da haykırdı Âşık: 

-Sana fedâyım!

Bunun üzerine, şöyle bir bakıp, konuştu Mâşuk:

-Şüphesiz bu, müthiş bir iddiâdır, dedi. Her hâl ile ispat ister. İspat tek başına kalamaz, illâ ki istikrâr ister. Aşk, sonu olmayan bir yoldur. Gitmekle bitmez. Bâzı insanlar “öyle aşklar târihte kaldı” diyorlar. Sanırım onlar, târihin tekerrürden ibâret olduğunu unutuyor ve yeni bir târih yazdıklarını farketmiyorlar. Dileyelim de bizim, ecdâdımızda nice misâlini hayranlıkla seyrettiğimiz gibi, gelecek nesiller de aşkı bizde seyretsin."





Not: 7 Days Left #Bitch..

Not 2: Son bir hafta.. Az kaldı az.. Masayı yavaştan hazırlayın kadim dostlar ben geliyorum yakında..

3 Şubat 2014 Pazartesi

Buzdolabında yazdan kalmış üzüm kadar yalnızım..

Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Aşık ile Maşuk, Aslı ile Kerem, Ben ile ???


Ben ile kim Allah’ım.. Nerde benim müstakbal maşuğum leylam müjganım.. Şu alemde herşeyin yaratılış amacı vardır eyvallah.. Bütün bu saydıklarım birbirlerine yaratılmışlar ama gel gelelim bana kim olduğunu bulamıyom bir türlü.. Ne olacak benim bu yalnızlığım? Hayır platonikliğimi paylaşacak olanı değil bari benimle dertleşecek olanı bileyim diyecem de o da yok.. Her alanda yalnız olmayı başarıyorum yahu.. Büyük meziyet benimkisi de.. Şu kadarını söyleyeyim anlayın halimi: “Buzdolabında yazdan kalmış üzüm kadar yalnızım..”


Bitse de gitsek dediğin misafir ziyaretleri olur ya.. Hayatım aynen öyle işte.. Bitse de gitsem artık.. Ya da sen gitsen ne bileyim.. Yaşadıklarımın hesabının nasıl olsa sen vereceksin ben mi düşünecem o kadarını da.. Aslında, bana bu yaşattıklarına lafım yok da o niye öyle mutlu da ben değilim ya.. Ben de mutlu olsam ya azcık ama o da olsun.. Ne çok şey istiyorum değil mi? Üzerini iyi ört dediydim ona ilk olarak.. Madem o şartlarda o mutlu ben mutsuzum sıkı giyin falan demiyorum, bensiz değilsen geber!! Azcık da sen anla sevdiğinin elini tutamayınca üşümek nasıl oluyormuş..


Bir gün anlarsın zaten neler kaybettiğini de, benim gibi yalnız kalınca o zaman görüşürüz seninle.. Ufukta beliren umut kalmayınca o çok sevdiğin dostların da bırakır kalırsın bir başına.. Bir gün anlarsın çekilen bir nefes izmaritin kıymetini.. Dışardan alıp senin içine seni çeker adeta.. Aynalara bakınca görmeyince kendini, benim seni gördüğüm gibi, anlarsın çaresizliği.. Saçlarının zülüfleri dalgalanmayı bırakır, acı üstüne acı çekersin işte o zaman anlarsın hayallerin kıymetini.. Keşke deyip keşke beni benden çok seveni sevseydim diye ama her yer dar gelecek sana.. Denizlere bıraksan kendini denizler almaz diye düşünürsün.. Bekleyenin kalmayınca anlarsın bekleyenleri ve belki de bekletenleri.. Hayat sana fazla gelir sanki sen onu bırakıp gitsen seni çok umursayacakmış gibi.. Vurduğun her kapı kapanır suratına zamanla.. Etrafında hatırlayacak eski bir dost da kalmayınca, “O zaman bir çiçek büyür kabrinde kendiliğinden, seni sevdiğimi işte o zaman anlarsın..”


Not: 10 Days Left #Bitch..

1 Şubat 2014 Cumartesi

Mutlu olacağız demişti..

Eskisi gibi yazamıyoum artık.. Kalem düşmüyor kağıda işte.. Kalamıyorum sayfalar ortasında bir başıma.. Elim gitmiyor telefona eskisi gibi aramak için.. Yokluğunun tadı bile tatlı gelmiyor.. Varlığın desen zaten yok.. Özlüyorum çoğu şeyi.. Kavgalarımızı.. Rüzgarda dalgalanan saçlarını.. Sahilden gemilere el sallayışımızı.. Çaya çekirdeğe düşüp anlamsız yere gülüşmelerimizi.. Seni soğukta ayazın ortasında beklediğim geceleri.. Ama en çok da seni..

Ben ki sana şiirler yazan adam, sen ki eline kalem almamış bu adama şiirler yazdıran güzellik.. Ah, Adına Şiir Yazılmış Kadınlara Selam Olsun.. Ömründe mutfak önlüğü takmayan bana yemek pişirtmiştin.. Hasta yatağında yatarken çorba yapmıştım sana.. İlk yemeğimi sana pişirdim be kadın.. Sensiz şimdi hiçbir yemeğin de tadı yok ya neyse.. Artık ağlamıyorum gidişine.. Zaten öyle bir gitmiştin ki kalanlar kıskandı be senin gidişini.. Sana da bu yakışırdı zaten güzellik.. Ağlamak yerine yakıyorum bir tane daha tüttürüyorum rüzgara karşı.. Rüzgar dumanla birlikte alıp götürüyor sana olan hasretimi..

Ben hayatı tekdüze, üşengeç bir şekilde yaşayan biriyim hala.. O konu da değiştiremedim kendimi bir türlü.. Plan yapmayı falan da sevmem bilirsin.. Yaptığım tek plan seninle bir filmde izlediğimiz cümleydi o da gerçekleşmedi zaten.. “ Önümüzdeki 40-50 sene için başka bir planın yoksa benimle evlenir misin?” Olacak gibi değildi zaten.. Olmadı da.. Kahrolasıca mesafeler, yollar..Şimdi sana uzağım belki, ama belli mi olur.. Belki bir demli çay kokusuyla gelirim.. Belki yağmur olur yağarım şehrine.. Belki de rüzgarla düşerim önüne.. Sen yeter ki bekle..

Terk edip gitmem dediydin oysa ki.. Gözlerine bakıp inanmamak elde değil ki bu yalanlara.. Ah o gözleri yok mu azizim.. Kömür karası bir bakışları ceylan kaşlarının altından, dese ki ben bu dünyadan değilim inandırırdı insanı.. Hiç unutamam bana ettiği lafları, yalanları.. Bir gün öyle güzel bakıp bir kelam etti ki o güzel gözlerinden dökülürcesine unutmak elde değil ;
-“Mutlu olacağız..” Demişti..
Duydum mutlularmış..


Not: 12 Days Left #Bitch..
Not 2: Hala okuyomusunuz yazıları la siz.. Canlarım ya..

30 Ocak 2014 Perşembe

Bir gün gelirsen, Rakı almayı unutma..

Seni tebrik etmek istiyorum yahu.. Ben bu kadar güzel giden bir insan görmedim bugüne kadar.. Öyle bir gittin ki hayranlıkla baktım kaldım.. Bir şey yapamadım ya la..

Sen gittiğinden beri hangi şehre gitsem sen oluyo o şehir.. Önceleri senden öteye gidemeyen ben şimdi uzaklarda senden gidebildiğim kadar gidiyorum.. Değiştim çok değiştim.. Çaya şeker atmayı bırakalı 203 gün oldu mesela.. Nerden mi biliyom? Manyak değilim onu sayacak kadar.. Sen gittiğin gün yalnızlığımı sembolize etsin diye bıraktıydım hala öyle içiyom.. Evet, baktığın zaman biraz manyakça olmuş.. Kabul ediyorum..

Ama seven insan saf olur biraz.. Çocuksu bir aşktı benimki hem sana karşı.. Elma dersem sev, armut desem de sev.. Avakado desem mal gibi bakarsın amına koduğumun fukarası hayatında avakado mu gördün..

Neyse sakinim.. Sensizlik başıma vurdu iyice.. Duvara baksam sen tavana baksam sen.. Bulutlara bakıp sana benzetecek haldeyim.. Canım sen çekiyor anlasana be.. Sen ne haldesindir Allah bilir.. Mutlusundur herhalde.. Sen mutluysan ben mutlu olacak bir sebep bulurum ya neyse.. Aşık olmana da gerek yokdu bana.. Sen bana Maşuk ol ben sana Aşık olurum zaten.. Ben sana saatlerce haftalarca baksam doyamam ki.. Öyle yoğun sevdim anlayacağın.. Anlat desen saatlerce seni anlatırım birine ama ben nolacam peki? Aha da beni anlatan bu bak.. Dinleyesin gelir belki..            ( http://www.youtube.com/watch?v=QwvJ7TvxV8k )

Neyse lafı uzatmayayım.. Sen şu garibin çektiğini bilmesen de “Yukardaki” bilir elbet.. Açtığın her yaradan, Elbet hesabını sorar Yaradan.. Sana bir notum var gitmeden onu da diyim ;

“Bir gün gelirsen, Rakı almayı unutma..”

Not: 14 Days Left #Bitch..

28 Ocak 2014 Salı

Göz gördü, gönül sevdi..

İnsanların ayrıntılara boğulmadığı günlerden kalma, güzel bir cümle vardır; ”Göz gördü, gönül sevdi..” Beni anlatan teşbih bu işte.. Gördüm, sevdim, sevmedin.. Seveydin keşke de olmadı işte.. Hata da bende kusur da bu noktada.. Türkü dinlemeyen, şiir sevmeyen, kitap okumayan ne bileyim çay içmeyen birisine gönül vermeyecektim.. Ama şey diyemiyor insan tabi o lafların düğümlendiği an gelince :

“-Merhaba ben senden hoşlanıyorum.
+Ama ben seni arkadaş olarak görüyorum.
-Oldu o zaman ben başkasından hoşlanayım..”

Çok zor çok.. Sorunlar da anlaşıyolar mı nedir biri geldi mi sürü psikolojisine uyup alayı beraber geliyor.. Bi sen gelmiyon anasını satayım.. Sevilmemek bir yana, sevenin sevdiğini onu başka bir sevenle görmesi adama öyle bir koyuyor ki.. Amma seven geçti ha cümlede.. Aman diyim sen üstüne alınma.. Sen seven değilsin..

Uyku girmiyor gözlerime gönlüm viran olduğundan mı nedir.. Girdiği vakit de saçma sapan düşler görüyorum.. “Düşlerimi düştükleri yerden kaldıracak” dermanımı da sende bıraktım ben.. Moralim de bozuk hem.. Kaçalım herhangi bir yere var mısın? Desem gelecek kimsem yok.. Yalnızlığın doruklarında yalnız kaldım desem inanır mısın?

Hep ümitleniyorum ama bir türlü sonuca gidemeyen forvet misali golü atamıyorum.. Hayatım ofsayttan geçilmiyor.. Müjganımı kaybedeli de çok oldu.. Göz renklerini unuttuğum gün olayı kapatırım ama daha çok var o zamana da.. Bu ümitlilik beni öldürüyor yahu.. Bir yerden sonra mutlu olacakmışım gibime geliyor ama dur bakalım.. Olmadı içeriz yine..
Şafak vakti yaklaştıkça elim ayağım da birbirine girer oldu.. Seni görünce ne halt edecem ben? Onca şeyi unutup gene saf saf bakarım herhalde.. Sonrası malum.. Doldur bir kadeh daha ey saki.. Bu gece de sarhoşuz..



 Not: 16 Days Left #Bitch..
 Not 2: Eski Foça'daki dostlara selam olsun..
 Not 3: Kimseye zorla okutturmuyom yazıları.. Başlıklarda her daim okuyası gelene diye yazardım.. Okumazsanız okumayın.. Kaldırdım "okuyan" sayacını da.. Gerçek okuyanlarım girer okur zaten.. Eyvole..

26 Ocak 2014 Pazar

"İkiden bir çıkınca yarım kalıyor.."

Yaşamak lazım.. Hayatı kendi isteklerinle sınırsızca sorgusuzca yaşamak lazım.. Dostların kafi olmalı.. Belkilerin olsa da keşkelerin hiç olmamalı.. Tek başınalığın mutluluğu yeterli olup, yalnızlıktan keyif almayı bilmek lazım.. Elalem ne der cümlesindeki elalemi ipine bile takmamak gerek hem de..

Başkasına gerek duymadan kendini sevmeyi bilmeli insan mesela.. Başkasını sevip başına iş almanın bi anlamı da yok.. Ayakları uzata uzata masaya, sağ tarafta mandalina kabuklarıyla dolu küllüğü devirmemek en büyük sorunun olmalı.. Yalnızlığın kıymetini anlamak için kaybedecek hiç kimsen kalmaması mecburiyet şu hayatta.. Zaten hayatın filanları falanları da malum.. “Az çok güneşi, yıldızları, ayın doğuşunu batışını” görse birkaç sefer kafi.. Neyse öyle işte..

Bunca kaybedilmişliğin arasında insan üç günlük malum süre dolmadan bir kere de aşık olmalı.. Bak aşk diyorum sen iyi bilirsin o tarz alengirli işleri.. Gözlerin sadece “o” nu görmeli.. Bahar geldiğinde çiçeklere ya da gündönümünde döküle yapraklara baktığında “o” gelmeli aklına.. Onsuz hep bir yanın eksik kalmalı.. Kurallar alt üst olmalı onunla.. “ Onunla birlikteyken tamam artık hayatım artık iki kişi demeli ve iki kişilik düşünmeli her şeyi..” Günün birinde tıpkı diğerleri gibi gitmeyecekmişçesine..

Sonrası mı nolacak? “O” da gidecek tıpkı diğerleri gibi.. Senin “ İkiden bir çıkınca ne kalır? Bir kalır değ mi? Öyle değil işte.. Yarım kalıyorsun o gidince..” Diyemediklerin boğazında tıkanınca anlarsın yalnızlığın kıymetini.. Olur da şansın yaver giderse mutluluk dedikleri şey varsa ondan olursun işte.. Gitmezse sonrası malum.. Olmadı içeriz yine..

Onunla beraber bir hayatın olmaması, tek mevzun olup hiç kimseye hiçbir yerde anlatamayacağın sırrın oldumuydu tamamdır.. İşte tam o anda anlarsın kalabalıklar içinde yalnız kalmayı.. En sıcak havalarda, sırf ellerini tutmuyo diye haziran ortasında ellerin üşür bir zaman sonra.. Ufuktaki martılara “o” nu görürler diye selam gönderirsin, vapurlar onu taşır belki diye el sallarsın uzaklara.. Dilinden şu sözler dökülür belki bir gün ben misali..



“Siz hiç “o” gibi baktınız mı hayata?
veya “onu” tebessüm ettiniz mi?
”o” koktu mu evinizin bahçesi?
avuç içlerinize “o” doldurdunuz mu mesela?
gözyaşlarınız “o” aktı mı?
rüzgar “o” yönünden esti mi size?
hiç sıcak bir çayın yanında “o” tükettiniz mi?
”o” kadar sevip, “o” kadar nefes alabildiniz mi?
her şeyi bırakalım da 
ne kadar “o” oldunuz ki bu hayatta?”
...


Not: 18 Days Left #Bitch..

Not 2: Yazıklar olsun!! Bunun da hesabı çıkar elbet amma bu tarafta amma öbür tarafta.. Çok yazık harbiden..

24 Ocak 2014 Cuma

Hem kaç vakit kaldı ki ölmeye?

İçmeden sarhoş olmak nedir bilirmisin? Hani öyle bir terim vardır da kullanır durulur ya arada sırada.. O durumdayım Allah canımı alsın.. Geri sayım bitmeye yaklaştıkça seni göreceğim gün geliyor aklıma tam da o duruma dönüyorum işte.. İçmeden sarhoş oluyorum.. İşin garip tarafı içince de sarhoş olamıyorum.. Zaten içtiğim bir rakı var.. O da zaten malum.. Bak şu an fark ettim de çok güzel bir laf ettim.. "Allah canımı alsın.." Keşke de neyse demiyorum bir şey.. Bir avuç sevenim var "sen hariç" onları da üzmeyeyim madem..

Değiştim artık galiba.. En azından bana öyle geliyo.. "Sakıza ciklet diyen, sokak aralarında taso/misket oynayan, okuldan sarı saçlı mavi gözlü bir kız bakınca heyecandan ölen, sokak köşesinde beklenenleri bekleyen akşam ezanında içeri giren çocuklardandım işte.." Şimdi öyle mi.. En büyük eğlencem yazı yazmak oldu.. Beklediğim bi sen varsın gelir belki ümidiyle.. Akşam ezanını geçtim geceler bile haram oldu sensiz geçe geçe.. İşsizlikten tek meşguliyet olarak seni sevmeye zaman ayırabiliyorum.. Dün sevdim mesela seni.. Ondan önceki gün de.. Bugün de üstelik.. Yarın da bir gerekçe bulur severim seni..

Aklımdan geçen tek bir cümle var.. Ben buraya değil senin yanına aitim.. Hayat felsefesi üzerine saçma şeyler düşünmeye başladım daha nasıl anlatayım durumumu.. Beni sen delirttin de orası da ayrı.. Olmadık yerlerde anılarım depreşiyo falan.. Kafayı sıyırmaya yakınımda du bakalım hayırlısı.. Bak gene depreşti anlatayım belki benimle paylaştığın anıları unutmuşsundur.. İyi gelir hem ne belli.. Hiç unutmuyorum okulun kafetaryasında oturuyoruz bir çocuk geldi.. Bana seni sordu "tanıyo musun onu?" diye.. Kafayı sallayıp onayladım.. "Ben onun sevgilisiydim biz ayrıldık onunla" dedi.. Orada " Vay arkadaş, ben kalemlerimin arkasını kemirirken, geceleri onu düşünmeden uyuyamazken, saatlerimi bile ona göre ayarlarken, her şeyim o olmuşken, onun eski sevgilisi çıkıp geliyo.. Bana onu soruyo he? derken çocuğa bakıp pis pis gülümserken "Ulan dalyan gibi çocukmuş ha harbiden.. Hem yakışıklı da belki parası da çoktur.." Diyemedim ya la..

Öyle işte.. Çay koydum içen var mı? Yüreğin acısını çayın demi alır derler.. Yoksa daha gece uzun.. Ben yazarım yazmasına da mevzu da çok derin.. Küllüğü boşaltmaya da üşeniyorum.. En fazla bir bardak daha doldurmaya kalkarım.. "Hem kaç vakit kaldı ki ölmeye?"
Not: 20 Days Left #Bitch..