Dostlar taşınıyorum. Yeni mekan bulduk ucuza da kapatınca yazıları vs. artık ordan paylaşayım diyorum. Bilmiyorum geri döner miyim buralara tekrar ama her veda bir başlangı..aSasdasdlşasd klişeden ölen var burda be. Hadi yeni yazılarla en kısa sürede yeni yerde görüşmek üzere dostlar ! Eyvole!
Yeni mekan:
http://mehmettekelioglu.org/
AT *****I
Yalnız..Biçare..Tek Başına..Tam Bir ♞♘♞♘♞♘ Kişisel Can Sıkıntısı Uzmanı Depresyon Profesörü Atların Efendisi At Sevdalısı Bir Adamın Bloguna Hoşgeldiniz.. AT *****I
Bu Blogda Ara
19 Temmuz 2014 Cumartesi
31 Mayıs 2014 Cumartesi
Ezelden ebede...
Selim
abi'nin gözlerinden uyku akıyordu.. Mahmut desen bardağı elinde tutacak mecali
kalmamış.. Benden bi on yaş küçük olan Ali diğerlerinin aksine çakır keyif
olmuş ama bir o kadarda kendinde, manasız manâsız etrafa bakınıyordu..
Meyhanenin sahibi ve çırakları boşalan masaların hesaplarını alıp etrafı
topluyorlardı.. Kapatma saati mi geldi nedir? Belki de bekleyenleri vardır da
gidiyorlardır.. Bekleyeni olmayınca insanın bekleyenin halinden anlamıyor
tabi..
Bir
iki kişi masada sızmış ağızlarının suyu akmış halde, belki de hiç bir zaman
olmayacakları kadar komik ve sefil haldeydiler.. Göz ucuyla bakıyorum bir iki
tane de kız var yan masada.. Dünya ahiret bacım olsunlar olmasına da , eskiden
olsa alıcı gözle bakardım böyle bir mekanda kız gördümmü.. Neden dersen rakı
içmesini bilen kızla olur.. Olur işte o kadar..
Bizim
masanın aksine inat edercesine, mutlu bir olayın şerefine içiyorlar belli ki..
Gülüşmelerinden anlaşılıyor.. Bizde desen herkesin ayrı derdi var.. Selim abi
zaten her Allah'ın günü dertli iş yüzünden.. Mahmut babasını kaybetti daha iki
hafta önce.. Ali aklında dersleri, ayın sonunu nasıl getirecez derdi gibi türlü
sorunlarla boğuşuyor.. Meyhaneci desen her gün türlü türlü içmesini bilmeyen,
bilse de yanında eşi dostu var diye abartıp masadan kalkamayan adamlarla
uğraşmaktan bıkmış vaziyette.. Ben desen sen varsın ya yetiyor dert niyetine..
Günde beş vakit niyet ediyorum dermansız dert olarak seni anmaya.. Bak hazır
meyhaneci demişken;
-
Şefim bakar mısın?
+
Buyur abi.
-
Bizim mezeleri bi tazelesene. Bir de bir yetmişlik daha getirsene sana zahmet.
+
Hemen abim.
Öyle
işte.. Anlayacağın masa sağlam baya.. Ahmet Kaya'dan söyle çalıyor kasanın sağ
tarafında duran tahtanın üzerindeki eski radyodan.. Anons geçiyor radyodaki :
" Sıradaki şarkı içinde söyleyip de söyleyemenlere gelsin..." Gelsin
anasını satayım.. O da gelsin.. Bunca derdin arasında bir de o gelsin..
Etraftaki insanlara bakınmaktan bıktıkça şarkıya daha çok odaklanıyorum.. Bak
ne diyor Ahmet abi.. "Yüreğime basa basa içimden yar gidiyor..." Dur bir saniye meyhaneci geldi.. Mezelerle
rakı'yı getirdi..
-Eyvallah
ustam.
Muhabbet
sarmadı baştan beni.. Ne bileyim zaten çok konuşan bir insan değilim,
yanımdakiler de konuşunca iyice susasım geliyor.. Onları dinlemediğimden değil
de susup düşünmek en güzeli be.. Hazır susmuşken sıradaki şarkı benden sana
gelsin o zaman.. "Müslüm Hangimiz Sevmedik?" Hangimiz düşmedik kara
sevdaya be.. Vuralım kadehleri haydi dostlar..
-
Bu sefer neye kadeh kaldırıyoruz abi?
+
Ali'm bu sefer Müslüm'e kaldıralım gel.. Hangimiz bir vefasız için köşe başında
yol gözlemedik...
Bardakların
birbirine vuruşuyla birlikte birer yudumda dökülüyor masaya.. Zaten loş ışığın
da etkisiyle millet iyice kafayı bulmaya başlamış.. Yan masadaki kızlar ve iki
arkadaki gençler de vuruyor kadehleri bize doğru bakıp.. "Haydi Müslüm'e
ve tüm kaybettiklerimize" diyerek.. Saat olmuş gecenin bilmem kaçı ben
niye böyle oldum lan diye düşünürken bizim Selim abiyle Mahmut hava alacaz diye
çıkıyorlar.. Geri gelirler mi bilinmez.. Masaya bir miktar para bırakıp
gidiyorlar.. Haydi gel Ali gelmişine geçmişine söyleyecek olup da
söyleyemediklerimize içelim bizde..
Gün
ışığını sevmiyorum bir türlü.. Belki de beni sabahın 5'inde terk
ettiğindendir.. O yüzden geceleri daha çok seviyorum Ankara'nın bu halini..
Sadece sebebi olanlar içiyo gecenin bir yarısında.. Adam akıllı türküler de bir
tek bu saatte çıkıyor radyoda.. Harbi lan sabahın 5'i nedir amına koyayım? Terk
edecek zaman mı bitti de sabah 5'i buldun..
-
Gidiyorum ben.
+ Nereye be bu saatte?
-
Gidiyorum işte. Uzaklara. Gelmemek üzere.
+
Saçmalama, otur bir konuşalım.
-
Otur konuşalım derken bile alkollüsün.
+
Git lan git. Ebenin amına kadar yolun var. Siktir git lan!
Aslında
küfür etmeseymişim iyiymiş de neyse.. Olanla ölene çare yok.. Aha işte bu
yüzden seviyorum radyodan şarkı dinlemeyi.. Sen geri kafalı derdin kendimi
sabah gün ağarana kadar sigara-rakı-kitap-radyo dörtlüsüne teslim edince de
anlayamazdın bir türlü benim içimde oturan sığırın derdini.. Bak ne güzel
çalıyor bağlamasını Neşet "Ah yalan dünya..." Yalansın be dünya
yalan...
Gel
Ali bir seferde Neşet'e içelim anasını satayım.. Ali de kafayı buldu iyice
dertli dertli düşünmeye başladı garibim.. Zaten masada sigara üstüne sigara
yakıyoz.. Dumandan adamın suratını görmüyorum bir de... Bu akşam da ruhumuz
devenin üstünde..
Ali
de iyice kendinden geçti.. Bir ben kaldım gene masamda derken yandaki kız
geliyor masaya.. İçten ve gayet kibar bir şekilde;
-Merhaba.
Oturabilir miyim?
+
Otur tabi bacım otur. Rakı koyayım mı içer misin?
-
Olur. Yalnız gibisiniz. Normalde hiç adetim değildir ama geldim işte yanınıza.
+
İyi ettin ya. Yalnızım ezelden ebede kadar. Elbet bir gün biter de bitene kadar
el mahkum napalım.
-
Aynen. Ne güzel söylediniz ezelden ebede...
Bir
kaç kadeh de Aysel'le içiyoruz muhabbetin demine dem kata kata.. Haydar Haydar
eşliğinde hem de.. Madem normalde yapmayacağımız şeyleri yapıyoruz, Aysel rakı
koyarken hem kendisine hem bana, deyiveriyorum bir anda "Aysel, git başımdan istemiyorum.."
Gülüşmeler falan filan işte.. Gülmeyeli baya olmuş yalnız.. Kaslar bir kendine
geldi gülünce..
Meyhanecinin
gözlerden uyku akarken biz de sabaha karşı çıkıyoruz mekandan.. Aysel'i eve
bırakıp, hafta sonu dostça bir ortamda közde Türk kahvesi-nargile yapmaya
sözleşiyoruz.. Evin sokağının başına geldiğimde her sabah gördüğüm şeyleri
görüyorum yine.. Kediler yemek ararken birileri işe gidiyor, birileri işten
geliyor.. Fırında taze simit kokusu.. İki tane alıp kahvaltı yaparım diyorum kendime..
Kendi kendime mırıldanıyorum bir anda.. "Elbet bir gün buluşacağız.. Bu
böyle yarım kalmayacak.." İçeri girince bir not buluyorum geçen hafta
yazdığım..
Biriniz
de beni anlayın lan!
Anlatamıyorum
içimdekini kimselere,
Seni
yazıp döküyorum kaleme..
Kurduğum
hayallerin hepsi sen,
Fotoğraflarına
bakarken soğuyan çay..
Masada
kendi kendine duman altı olan ben...
"İyiyim"
diyerek yalan atmaktan bıktım,
Zaten
hayat da çok boktan..
Uzaklarda
yoldan başka bir şey var mı acaba?
Birinizde
beni anlayın lan!
Belki
gelirim dedin diye,
Bekliyorum
o sahilde...
Madem
intihar etmeyecez bugünde,
İçelim
bari, olmuyor böyle..
Ne
diyordu "adam" o dizelerde..
"Baba!
Beni uyutsana bir süre uyanmayayım,
Anneme
söylesene ekmeğime salça sürsün
Sen
yalan söylemezsin hiç, söyle beni seviyor mu?
Baba!
Bak ben çok ciddiyim ortalık fena karışık.
Baba,
bana 'oğlum' de 'hadi eve gidelim'
Baba!
Söylesene bana, beni neden sevmiyor?"
Öyle
işte.. Masada ağzına kadar dolu bir küllük dolapta yarım bi 35'lik. Gece gece
içim elvermedi dökülmesine.. İçeyim bari..
Eyvallah...
26 Mayıs 2014 Pazartesi
Özledim...
Siz
hiç çok özlediniz mi?
Ben
özledim. Hem de çok özledim. İçime sığdıramadım bazen, atıp kurtulmak istedim
ama beceremedim bir türlü. Dalgalara anlattım derdimi. Kıyılara vurdukça daha
da çok özledim.Bahar geldi havalar ısındı ben yine özledim. Yağmur yağdı,
sığınacak bir liman bulamadım ama yine özledim. Elimde avucumda bir şey kalmadı
ama özlemekten usanmadım. Gözlerimin önündeydi, uzansam tutacak gibiydim,
denedim olmadı. Özlemekten vazgeçmedim bir türlü. Vazgeçemedim...
Geceler
gündüze karıştı, karanlıklar aydınlığa, ben yine, gece gündüz özledim.Hiç
sıkılmadan, usanmadan özledim. Bıkmadım hiç. Sabah gördüm gül yüzünü, o güldü
ben güldüm, öğlen olmadan yine özledim. Akşam oldu bir ayrı özledim. Geceleri
yalnız kalınca tavan yaptı özlemim. Söyleyecek sözüm kalmadı bazen. Yuttum
içimde kalan son kelamlarımı. Bir türlü özlemeden duramadım. Acıktığımda da
karnım tok olduğunda da özledim. Sokaklarda yalnız başıma çok dolandım. Bir
sürü insan geçiyordu yanımdan binbir farklı düşünceyle. Onlar bana bakıp "garip"
diyorlardı ben yine özlüyordum...
Haberi
bile olmadı ama özledim işte. Çay bardağında bırakılan dudak payı kadar
yakındım. Dumanı içime çektim önce. Üfürdüm gökyüzüne doğru. Ruhum devenin
üzerinde dolaştım ve bir yudum aldım demli çaydan. Sonra mı? Yine özledim...
Sinirlendiğim zamanlar oldu. Kalktım bulunduğum mekandan bir anda. At gibi
gidip it gibi geri döndüm. Dönünce bir daha özledim. Dostlarım geldi yanıma.
Otur bir konuşalım dediler. Konuştuk. Onlarda hak verdi bu halime ve bir kez
daha özledim.
Bir
gün daha gülünce güller açan yüzünün hayaliyle daldım uzaklara. Her gün
birbirinin aynısıydı aslında. Ama ben yine özlüyordum. Her gördüğüm çocuğu ümit
pınarı olarak görüyordum. Onları her gördüğümde de sordum onlara "Gördünüz
mü?" diye.. Ümit işte. Çok bekledim kalmadı takatim ne de canım... Ama
özlemekten de bıkmadım.
Sahi
siz hiç özlediniz mi?
Ben
özledim.
Sevdim.
Ben hem sevdim. Hem özledim.
Allah
çarpsın çok özledim...
Not: Okuyan dostlar yüreğinize sağlık... Eyvole!
23 Mayıs 2014 Cuma
Gitme...
Dokunsan
kırılacak halde hüzünlerim
Gitme
diye akşam olmasın istiyorum
Sen
gidince ben ben olamam ki...
Bir
sen bir de bir kadeh rakı
Huzurum
gitme, bırakma bu adamı...
Korkuyorum
sensizlikten
Yalnız
kalmaktan değil vallahi,
Son
dal sigaramsın sen benim
Sürekli
istediğim bir o kadar da,
İçime
çeksem bitecek olansın...
Gitme
lan işte nolur,
Ben
senden öteye gidemem...
Sevdim,
Çok
sevdim.
Keşke
sende sevseydin beni benim seni sevdiğim kadar...
Sevdiğim
günlerin hatırına,
Son
kez yağmur yağsın
Gök
gürüldesin,
Sokakta
ıslanmamak için son bir defa daha
Şemsiyelere
inat koşalım,
Çiçekler
fısıldasın büyürken topraktan
Güneşin
batışını izleyelim sahilden...
Gitme
işte,
Soluyorum
yapraklar gibi
Sonrası
yok...
Zaman
akıp gitmesin bir defa da,
Dumanını
üfürmeyelim son sigaramızın ayrı ayrı,
İçeceksek
o da beraber olsun,
Gitme.
Hatıralar
deşmesin yaralarımızı daha fazla,
Eskiyi
gerimizde bırakalım
Yeni
bir umut taşıyalım merdivenlerle gökyüzüne...
Tüm
sevdiğimiz şarkıları dinleyelim
Uzaklara
gitmenin hayalini kuralım,
Bir
elin benim elimde
Diğeri
gökyüzünde
Selam
yollayalım o gemiye...
Birlikte
avazımız çıktığı kadar bağıralım
Denizde
doğru tüm küfürlerimizi savururcasına
O
GEMİ BİR GÜN GELECEK!! Diye...
Olmayacak
şeylerin hayalini kuralım
Beraber
parlak istikbalimizin şerefine
Birer
kadeh daha kaldıralım...
Gitme
işte.
Ve
ben seni hala bekliyorum, gitme hadi, gel artık...
9 Mayıs 2014 Cuma
Gel lan Gel İşte..
Sinemada
senin istediğin filmlere gidelim.Sen gel sigara da içmeyecem.. Rakıya istediğin
kadar buz katalım.. Dolapta soğuk su olsun her zaman.Her gün çiçek alayım.. Doğum
gününde, tanışma yıldönümünde hediye yağmuruna boğayım seni.. Gel ojeni ben
sürecem.. Saçını ben tarayacam her sabah.İddia ya gidelim beraber, senin
dediğin maçlara yatacağını bile bile oynayacam söz.. Bira içme de ağzıma
sürersem namerdim.. Yorganın hepsi senin olsun. Gel hassiktir lan bunlar
barıştılarmı desinler.. Sen gel yatağın soğuk tarafı senin olsun.. Kumanda hep
sende kalsın istediğin kanalı açalım.. Hatta oturup dizi izleyelim beraber.. Makyaj
setini istediğin gibi dağıt ortalığa.. Çoraplarımı salonun ortasına değil kirli
sepetine atayım.. Canım sıkılıyo dediğinde istediğin yere gidelim.. Evi beraber
temizleyelim bulaşığı beraber yıkayalım.. Perdeleri ben asacam gel yeter ki.. Gelmelisin
çünkü her şey olması gerektiği gibi değil be kızım, gelmen için bu kadar sebep
varken sen nerdesin?
Gel
lan işte gel ya.. Daha ne diyeyim anasını satayım!
...Özleyen Dostlara Selam Olsun...
3 Mart 2014 Pazartesi
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor...
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri...
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri...
C.S.
Not: Özleyen dostlara selam olsun..
12 Şubat 2014 Çarşamba
Vakit Tamam Ey Saki..
Artık
gitme vakti geldi..Nam-ı diğer ayrılık.. Ayrılık diyorum sen iyi bilirsin..
Geriye
bakıyorum ne çok şey yaşayamamışız seninle.. Sana çiçekler almamışım,
birbirimize doyasıya bakmamışız.. Tatlı tatlı tartışıp küsüp barışmamışız
mesela.. Ufuktaki gemilere beraber el ele tutuşup selam göndermemişiz.. Bir
dostum var Wroclaw’da tanıştığım.. O hep der bana “O gemi bir gün gelecek” diye..
Çok geç kaldık be dost çok.. O gemi çoktan gitti..
Hüzünlüyüm,
özlemliyim, canım sıkılıyor Allah canımı alsın.. Zamansız kaybedişler yüzünden
hep acı çektim senelerdir.. Geride kalan hep ben olurdum.. Giden değil “gelmeyeni”,
gelmeyeceklerini bile bile “bekleyen” olurdum her daim.. Ancak vakit tamam ,
vakit tamam ey saki..
Hatırımda
nice güzel dostlukla nice güzel anılarla gene kalacam yalnız başıma.. Bu gidiş
seni getirmeyecek olsa dahi gidecem.. “Yolun gurbet olduysa kalma, git” derdi
bir abim.. O hesap yolumuz gurbet, yolumuz hasret, yolumuz vuslat-ı hasret..
Durma zamanını ben sen veda etmediğinde bıraktım zaten..
Bir
sürü dostumla yalnızlığımı paylaştığım bu platformda bir sana açılamadım be..
Hep dertlerimi dinlediler.. Hiç unutmam bir gün gene yalnızım.. Başladım
yazmaya “Üzerini iyi ört sevdiğim narindir tenin..” ile.. Sonrasında kendimi
tutamadım mı nedir bir gazla başladım yazmaya.. Zamanla “Dost”lar edindim her
köşeden.. Sen mi? Sen yine gelmedin.. Ufuktaki geminin gelmeyeceğini bile bile
el sallamak gibiydi bu.. Sensizlik başıma vurdukça bende döküyordum içimi
buraya işte.. Sana dökemedim ne yapayım.. Sayfaları senin yerine koyduysam demek
ki.. Demiştim ya bir sefer de sana; “Güzel gözlerinin altını çizdim” mesela
burada.. O hesap işte..
Çok
sinirlendiğim zaman gelmedi mi sanki.. Ama elde değil ki kıyamıyorum sana.. Bir
seferde de sana “Sevmezsen sevme lan” demiştim.. Dayanamadım anında elim gitti
kağıda tekrar.. “Ya da sev ya..” diye..
Senin
bilmediğin kaç geceler boyu ağladım mesela.. “Gözyaşlarım döndü denize
söyleyemedim..” Bak yine aklıma geldin.. Biz seninle beraber bir Ahmet Kaya
şarkısında ağlayamadık ya yazıklar olsun ikimize.. Baktığın zaman hiç ikimiz
diye bir şey olmadı ya.. Olmayanı sevmek gibiydi seni sevmek.. Suya yazı yazmak
gibiydi ya da ne bileyim.. Sen aklıma gelmediğin zamanlarda da ben özleyerek
seni dindirdim aramızdaki hasreti.. Ama hep derim kendime .. Seni özlemekten
kendimi hissedemiyorum bazen..
Zamanla
sen gidince kendime gelirim dedim bir ara.. O da olmadı.. Sen varken biz kısmen
de olsa, benim gözlerimde ikiydik.. Sen gidince yarım kaldım ben.. Elbet
hesabını verirsin bana bu saatte yazdırdıklarından dolayı da ben gene kıyamam
ki sana.. Acılar çektim sayende.. İnsanın gözünden ırak olan gönlünde rakı
oluyor derler benim büyüklerim.. Harbiden öyle.. Damarlarımda senden arta kalan
az bi yere de onu koydum Müzeyyen ablamın, Neşet abimin, Ahmet abimin, Sezen
ablamın sesiyle..
Şimdi
sen yoksun ya.. Benden yarım kalan Şiirlerimi Sen ya da geride kalan dostlarım
tamamlar artık.. Yağmurlar bile geldi gelmedin ya artık gelme istemem..
Yokluğunun tadı bir başka çıkıyor sensiz.. Yazdan kalmış üzüm olan ben, O üzümü
şarap yapmak yerine ezip toprağa gömen sen.. Ama belli mi olur yağmurlar olurda
sensiz de gelirse topraktan büyür filizlenir sen olurum tekrar.. Belki o vakit
seversin beni..
Gidiyorum
sanma öteki tarafa.. Üzülmene bile üzülürüm ben senin.. Şöyle düşün mesela: “Mehmet
en fazla başka bir evrende rakı içiyodur..” Belki varsa vicdanın rahatlar
öylece.. Masmavi hayallerimi düşün benim simsiyah sonuçlara inat.. Beni
ardımdan birilerine soracaksan aşağıdaki dostlarıma sor.. Bana sormadın madem
ki.. Bana sorduğunda anlatsaydım hissedecek miydin sanki? Boşversene be..
Kaçışımız
yok.. Allah’ın bir sefil yalnızıyım ben.. Unutamadığım onca şeyin vebali senin
boynuna artık.. Hele o lafın varya.. “Mutlu olacağız” diye.. Mutlu olduğunuzu
duyduğumdan beri içimi yiyor resmen.. Yedi düvel duysa da umurumda değil artık
ama yedi düveli geçtim seni duymuyon la bir türlü.. Parlak istakbalimin
şerefine bir kadeh daha içtim her duymayışında.. Leyla sayıp seni Mecnun misali
kendi çölümde seni aradım.. Bazen Müjgan oldun gözlerinin rengini hatırladım..
Hala ümitlerim bitmedi ama biliyo musun? Nerden bilecen anasını satayım..
Birazdan mutlu olacağız gibime geliyor.. Birazdan.. Tek başına kalmak sıkıntı değil de şu Benim
gibi çile çeken dostlarımın, Platonik aşklarının onurlu mücadelesine yazık oluyor..
Neyse
geçende de dediydim sana.. Lafı uzatmayayım.. Geçmez sandığın ne varsa
geçiyor.. İçin geçiyor önce.. Sonra
anılar gözlerinin önünden geçiyor.. Geçmez sandığın kabuk tutan yaraların da
geçiyor..
Ben
de gidiyorum artık.. Saat ikiyi beş geçiyor..
Eyvallah..
Not: Akşama Bitiyor.. 24 Hours Left #Bitch..
Not 2: Eyvallah Gözde, Merve, Şakir, Batu, Kübra, Bilal, Derya, Elif ve daha nice aklıma gelmeyen dostlarım.. Eyvole..
...THE END...
10 Şubat 2014 Pazartesi
İyi ki varım lan yoksa çok yalnız kalacaktım..
Oğlum
ölüyorum gibi lan “o” sevmeyince.. Böyle ayaklarıma taş bağlamışlarda
boğuluyorum, git gide daha derine, ta en derine kadar batana kadar gidiyo
gibiyim anlıyor musunuz? Ya sikeyim şuurunuzu nerden anlayacaksınız.. Hatta
diyor ya adam aynı öyleyim işte.. Canıma kıyayım dedim bir sefer, intihar
mektubunu yazarken uyuyakaldım..
Abi
iyi değilim ben harbiden.. Hiçbir derde benzemiyor bu olay.. Bir “dostum” vardı
eskiden.. Çok eskidendi tabi.. Derde düşünce “Rakı iç geçer” derdi.. Geçmiyor
anasını satayım.. Acı çekiyorum lan acı.. Ahmet abinin şarkısı var ya acı
çekmek özgürlükse diye.. Acı çekmek özgürlükse özgürlüğün amına koydum resmen..
Öyle bir sevdim ki lan mutlu oluruz gibi geldi lan bana.. Ulan bir kere kötülük
düşünmedim. Anlamayın lan anlamayın.. Ben bana yeterim.. İyi ki varım lan.. Ben
de olmasam çok yalnız kalacaktım..
Unutmaya
başladım ama sonunda bazı şeyleri.. Hatırlamıyorum artık onu bende.. Gözleri ne
renkti hatırlamıyorum artık benim “Müjganımın”.. Öyle manalı ya da ne bileyim
derin derin bakmayı, güzel sözler söylemeyi, yazılar yazmayı falan beceremem
ben.. Ama ona öyle bir baktım ki yalvarır gözlerle.. Ben onun gözlerindeki
Karadeniz de kaybolmak istiyordum.. Bana düşen gözlerinde değil yokluğunda
kaybolmakmış demek ki.. Ya kal ya da
gitme diyemedim ya la.. Tamam kabul ben onu değil o beni kaybetti eyvallah..
Mesela benim gibi böyle çok seven birini bulamayacak.. Yerimi doldurmaya çalışacak
ama hiç olmayacak.. Ama ben, onu sevdiğim gibi bir başkasını sevemeyecem.. O
ise, bir daha kimse tarafından benim onu sevdiğim kadar çok sevilmeyecek..
Şimdi o düşünsün anasını satayım..
En
nihayetinde ben de insanım mübarek.. Umutsuzluğa düştüğüm zaman elbet oluyo
tıpkı ümitlerim gibi.. İşte o anlarda ya severse diyorum ya.. Yalnızlığımdam
utanıyorum yeminle.. Ne güzel olurdu lan bi düşünsenize.. Anısı biz olurduk
bütün sokakların.. Ve hiç durmadan yağmur yağardı biz el ele koştururken.. Gök
gürültüsüne inat sessizce bakışıp, sözcükler olmadan anlaşırdık.. Nereye
gidersek beraber giderdik.. “Yeni sevinçler buluruz hüzünlerimize benzeyen”.. İşte
bu hayaller bile yalnızlığıma ayıp oluyo düşüncesini getiriyo aklıma.. Neyse
“Happiness’ın” amına koyim ben..
Şimdi
gidiyorum buralardan birkaç güne kadar.. Ayrılıklara sayende alıştım ona
üzülmüyorum da sürekli dediğim olay var ya vuslat hasrete erecek sonunda..
Sevdana sustum bunca zamandır.. Ama artık vakit tamam olmaya çok yakın..
Geliriz elbet geri buralara senden kaçmak için.. Olmazsa baharda yine geliriz..
O zaman duyarsın uzaklardan benim sesimi.. “Duydum ki unutmuşsun gözlerimin
rengini...”
Not: 3 Days Left #Bitch..
Not 2: Sevenler hiç ayrılmasın lan çok tatlı oluyolar..
9 Şubat 2014 Pazar
Gönlüme aşk düştü be “dost”..
Gönlüme
aşk düştü be “dost”.. Hatırımda durur hala o senin güzel sohbetinin tadı.. Ama
“o” senin sohbetinden bile tatlı be “dost”.. Beni anlayan kalmadı kalmamasına
da belki o anlar mı diye düşünüp durmaktan beynimi ondan başka bir şeye
odaklayamaz oldum.. Eğer özlem kelimesinin sınırının tabiri olaydı herhalde
bende gökyüzünün tavanı kadar olurdu.. Ama anlamıyorsun, anlamıyorlar,
anlamayacaklar be “dost”.. Sanki bir daha mutlu olamayacakmışım gibi
hissediyorum.. Tamam kabul, mutlu sonlara bende inanmadım.. Ne bileyim oralete
inandım.. Çaya inandım sonra rakıya, Cemal abiye, Neşet babaya inandım ama
böyle olmayaydı iyiydi.. Bazen her şey sana da onu hatırlatıyor değil mi
“dost”? Boş ver bana da oluyor.. Geçmiyor.. Sigara var içer misin? Belki daha
güzel şiirler/yazılar yazabilirdim ona.. Ama gerek yok.. Çok seviyorum ulan
daha ne diyim anasını satayım.. Umurunda bile değilim onun tüm olay bu yani..
Sigara diyordum içer misin?
Ben
ki onu gördüğüm gün diye Salı günlerini bir ayrı seviyorum ya.. Bir kere elini
tuttum diye ayaküstü kalp krizi geçirdim be.. Her ne kadar vedalaşırken de olsa
tuttum elini bir kere.. Eyvole dedim tüm acılarım için.. Sen hiç sevildin mi
“dost”? Ben hiç sevilmedim de çok bekledim.. Beklemenin kıymetini bekleten
anlamaz tabi.. Vedalaştıktan sonrası çok zor geçti.. Geçmez dediğimiz ne varsa
geçmiyor mu zaten? Bak saat bile ikiyi beş geçiyor şu anda.. En kötüsü ne
biliyo musun “dost” ? Bir daha hiç kokusunu duymadım ben onun..
Bir
kere onun gönlüne girebilsem, bir kere onu gördüğüm gibi beni görse var ya
yalnızlık nedir bilmez bu kalbim.. Hiçbir şey yapmadığım zaman hep onu özlerim
ben.. Bu hasret vuslata ermese bile bana kafi.. İçimden onu atmaya çalıştıkça,
yani senin anlayacağın eksildikçe, kendim artıyorum içimde senden kalan
yerlerde.. Uyumayı seviyorum artık onun yerine be “dost”.. Neden mi? Rüyalarda
yanımda daha ne olsun..
Not: 4 Days Left #Bitch..
Not 2: Neydi lan üçüncüsü?
7 Şubat 2014 Cuma
Ya gün olurda severse?
Sensizlik
içime öyle sinmiş ki
Damarlarımda
kan yerine sen dolaşır oldun
Senin
yüzünden içtiğim
Rakıdan
arta kalan yerlerde..
Boyuna
seni düşünüyorum
Dur
durak bilmeden
Şimdi
diyorum kim bilir
Kiminle
nerelerde
Kime
bakıyor o ceylan gözleri
Benim
gördüğüm gibi gören var mı
O
güzelim gözleri..
Anlamsız
yere aklıma düşünce gözlerin
Durup
uzun uzun dalıyorum hala ,
Suları
çekilmiş deniz gibiyim
Gönlüm
oldu sana koca bir derya
Her
dalga vurduğunda kıyılarıma
Aklıma
gelen senden kalan o son yara..
O
son Hatıra..
Bir
daha gelemem belki o sokaklara tekrar
Günün
birinde
Eski
bir kitap misali
Altı
çizili bir cümle görürsen
“Adına
şiir yazılmış kadınlara selam olsun” diye
Gelirim
belki aklına sokaklarına olmasa da..
Eski
sahaf raflarında beklesem de
Benim
,
Hep
aynı düşünce aklımda
Ya
gün olur da severse?
Not: 6 Days Left #Bitch..
Not 2: İki hafta sonra senin şerefine kalkacak o kadeh "Dost".. Az kaldı az..
6 Şubat 2014 Perşembe
Âşkıma Mâşuk Olacak Olana..
"Sevgisine nazar değdi, Âşık bir gün:
-Küstüm, dedi.
Bunu öğrenince Mâşuk, bir hikâye anlattı:
-Tavşan dağa küsmüş de, dağın haberi olmamış. O vakit Tavşan, olanca sesiyle bağırarak, niçin küstüğünü dağa duyurmuş. Dağ:
-Ah tavşan ah! Sen nelerle uğraşıyorsun, ben nelerle, demiş. Şu küstüğün, çakıl taşı kadar küçük mesele. Keşke yamacımdaki o çakıllara takılacağına, doruğumdaki şu manzaranın tadını alaydın. Alçaklarda bunalmak yerine, yükseklerde ferahlayaydın. Gerçi, çıkıldıkça şartları ağırlaşan bir havam, doruklarına herkesin varamadığı zorlu bir yapım var. Bu sebeple, nice dağcı günlerini verdi ya, tırmanıp menzîle eren henüz olmadı; fakat bu, bendeki umûdu soldurmadı. İnançla bekliyorum. Çünkü her şeye rağmen, canını dişine takarak tüm zorlukları aşkla aşacak ve burcuma bayrak dikmeyi başaracak olan yiğidin varlığını seziyorum.
-Ya ben!? Demiş Tavşan… Ya ben ne olacağım?
-Sorunun cevâbı sende, demiş Dağ. Sen, ya azmedip o yiğit olacaksın, ya da çakıllarla oyalanan, yüzü asık, küçük bir tavşancık olarak kalacaksın. Cevap sende. Ben sâdece seyrediyorum.
&
Ertesi gün bozulan yemin, dilin ucuyla edilmiştir. Halbuki îman, değişen şartlar sebebiyle sarsılmayacak kadar kavî olması gerekendir.
-Ey Âşık unutma, dedi Mâşuk. Çöpe düşmekle ve hırsız elinde kirlenmekle, altının değeri eksilmez; fakat sen zora tâlip olmaz, kirliymiş deyip bırakır, elinden tutmazsan, elbet o altını tutacak daha hayırlı, vefâlı ve ehil bir gönül, vakti gelince yaklaşıp şöyle der:
-Ey benim kıymetli nasîbim! Ey benim alın yazım! Senin gibi bir güzeli, şu çöplükte benim için saklayana şükürler olsun! Gel seni en nâdîde gül sularıyla yıkayayım. Gel, gel de yaralarını, şefkatimle sarayım.
&
-Ne kadar güzelsin, dedi Âşık.
-Davulun sesi uzaktan, deryânın dalgası kıyıdan hoş gelir, dedi Mâşuk. Devâsâ dalgalarla muhatap bir kayalık olmak, o kayalığın üzerinde durup manzarayı temâşâ eden biri olmakla aynı şey değildir. Sözünü tutamayan bir âcize dönmek istemiyorsan, istîdâdını iyi keşfet de, taşıyamayacağın yüke tâlip olma. Lâkin sen, kendini küçümseyip, mes'ûliyyetten kaçan biri de olma ki, o cânım ömrü, hiçbir işe yaramamış “etkisiz bir eleman” gibi geçirerek zâyi etmek, büyük vebâldir.
&
Bu hikmetli sözleri duydukça coştu da haykırdı Âşık:
-Sana fedâyım!
Bunun üzerine, şöyle bir bakıp, konuştu Mâşuk:
-Şüphesiz bu, müthiş bir iddiâdır, dedi. Her hâl ile ispat ister. İspat tek başına kalamaz, illâ ki istikrâr ister. Aşk, sonu olmayan bir yoldur. Gitmekle bitmez. Bâzı insanlar “öyle aşklar târihte kaldı” diyorlar. Sanırım onlar, târihin tekerrürden ibâret olduğunu unutuyor ve yeni bir târih yazdıklarını farketmiyorlar. Dileyelim de bizim, ecdâdımızda nice misâlini hayranlıkla seyrettiğimiz gibi, gelecek nesiller de aşkı bizde seyretsin."
Not: 7 Days Left #Bitch..
Not 2: Son bir hafta.. Az kaldı az.. Masayı yavaştan hazırlayın kadim dostlar ben geliyorum yakında..
3 Şubat 2014 Pazartesi
Buzdolabında yazdan kalmış üzüm kadar yalnızım..
Ferhat
ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Aşık ile Maşuk, Aslı ile Kerem, Ben ile ???
Ben
ile kim Allah’ım.. Nerde benim müstakbal maşuğum leylam müjganım.. Şu alemde
herşeyin yaratılış amacı vardır eyvallah.. Bütün bu saydıklarım birbirlerine
yaratılmışlar ama gel gelelim bana kim olduğunu bulamıyom bir türlü.. Ne olacak
benim bu yalnızlığım? Hayır platonikliğimi paylaşacak olanı değil bari benimle
dertleşecek olanı bileyim diyecem de o da yok.. Her alanda yalnız olmayı
başarıyorum yahu.. Büyük meziyet benimkisi de.. Şu kadarını söyleyeyim anlayın
halimi: “Buzdolabında yazdan kalmış üzüm kadar yalnızım..”
Bitse
de gitsek dediğin misafir ziyaretleri olur ya.. Hayatım aynen öyle işte.. Bitse
de gitsem artık.. Ya da sen gitsen ne bileyim.. Yaşadıklarımın hesabının nasıl
olsa sen vereceksin ben mi düşünecem o kadarını da.. Aslında, bana bu
yaşattıklarına lafım yok da o niye öyle mutlu da ben değilim ya.. Ben de mutlu
olsam ya azcık ama o da olsun.. Ne çok şey istiyorum değil mi? Üzerini iyi ört
dediydim ona ilk olarak.. Madem o şartlarda o mutlu ben mutsuzum sıkı giyin
falan demiyorum, bensiz değilsen geber!! Azcık da sen anla sevdiğinin elini
tutamayınca üşümek nasıl oluyormuş..
Not: 10 Days Left #Bitch..
1 Şubat 2014 Cumartesi
Mutlu olacağız demişti..
Eskisi
gibi yazamıyoum artık.. Kalem düşmüyor kağıda işte.. Kalamıyorum sayfalar
ortasında bir başıma.. Elim gitmiyor telefona eskisi gibi aramak için..
Yokluğunun tadı bile tatlı gelmiyor.. Varlığın desen zaten yok.. Özlüyorum çoğu
şeyi.. Kavgalarımızı.. Rüzgarda dalgalanan saçlarını.. Sahilden gemilere el
sallayışımızı.. Çaya çekirdeğe düşüp anlamsız yere gülüşmelerimizi.. Seni
soğukta ayazın ortasında beklediğim geceleri.. Ama en çok da seni..
Ben
ki sana şiirler yazan adam, sen ki eline kalem almamış bu adama şiirler yazdıran
güzellik.. Ah, Adına Şiir Yazılmış Kadınlara Selam Olsun.. Ömründe mutfak
önlüğü takmayan bana yemek pişirtmiştin.. Hasta yatağında yatarken çorba
yapmıştım sana.. İlk yemeğimi sana pişirdim be kadın.. Sensiz şimdi hiçbir
yemeğin de tadı yok ya neyse.. Artık ağlamıyorum gidişine.. Zaten öyle bir
gitmiştin ki kalanlar kıskandı be senin gidişini.. Sana da bu yakışırdı zaten
güzellik.. Ağlamak yerine yakıyorum bir tane daha tüttürüyorum rüzgara karşı..
Rüzgar dumanla birlikte alıp götürüyor sana olan hasretimi..
Ben
hayatı tekdüze, üşengeç bir şekilde yaşayan biriyim hala.. O konu da
değiştiremedim kendimi bir türlü.. Plan yapmayı falan da sevmem bilirsin..
Yaptığım tek plan seninle bir filmde izlediğimiz cümleydi o da gerçekleşmedi
zaten.. “ Önümüzdeki 40-50 sene için başka bir planın yoksa benimle evlenir
misin?” Olacak gibi değildi zaten.. Olmadı da.. Kahrolasıca mesafeler,
yollar..Şimdi sana uzağım belki, ama belli mi olur.. Belki bir demli çay
kokusuyla gelirim.. Belki yağmur olur yağarım şehrine.. Belki de rüzgarla
düşerim önüne.. Sen yeter ki bekle..
Terk
edip gitmem dediydin oysa ki.. Gözlerine bakıp inanmamak elde değil ki bu
yalanlara.. Ah o gözleri yok mu azizim.. Kömür karası bir bakışları ceylan
kaşlarının altından, dese ki ben bu dünyadan değilim inandırırdı insanı.. Hiç
unutamam bana ettiği lafları, yalanları.. Bir gün öyle güzel bakıp bir kelam
etti ki o güzel gözlerinden dökülürcesine unutmak elde değil ;
-“Mutlu
olacağız..” Demişti..
Duydum mutlularmış..
Not: 12 Days Left #Bitch..
Not 2: Hala okuyomusunuz yazıları la siz.. Canlarım ya..
30 Ocak 2014 Perşembe
Bir gün gelirsen, Rakı almayı unutma..
Seni
tebrik etmek istiyorum yahu.. Ben bu kadar güzel giden bir insan görmedim
bugüne kadar.. Öyle bir gittin ki hayranlıkla baktım kaldım.. Bir şey yapamadım
ya la..
Sen
gittiğinden beri hangi şehre gitsem sen oluyo o şehir.. Önceleri senden öteye
gidemeyen ben şimdi uzaklarda senden gidebildiğim kadar gidiyorum.. Değiştim
çok değiştim.. Çaya şeker atmayı bırakalı 203 gün oldu mesela.. Nerden mi
biliyom? Manyak değilim onu sayacak kadar.. Sen gittiğin gün yalnızlığımı
sembolize etsin diye bıraktıydım hala öyle içiyom.. Evet, baktığın zaman biraz
manyakça olmuş.. Kabul ediyorum..
Ama
seven insan saf olur biraz.. Çocuksu bir aşktı benimki hem sana karşı.. Elma
dersem sev, armut desem de sev.. Avakado desem mal gibi bakarsın amına
koduğumun fukarası hayatında avakado mu gördün..
Neyse
sakinim.. Sensizlik başıma vurdu iyice.. Duvara baksam sen tavana baksam sen..
Bulutlara bakıp sana benzetecek haldeyim.. Canım sen çekiyor anlasana be.. Sen
ne haldesindir Allah bilir.. Mutlusundur herhalde.. Sen mutluysan ben mutlu
olacak bir sebep bulurum ya neyse.. Aşık olmana da gerek yokdu bana.. Sen bana
Maşuk ol ben sana Aşık olurum zaten.. Ben sana saatlerce haftalarca baksam
doyamam ki.. Öyle yoğun sevdim anlayacağın.. Anlat desen saatlerce seni
anlatırım birine ama ben nolacam peki? Aha da beni anlatan bu bak.. Dinleyesin
gelir belki.. ( http://www.youtube.com/watch?v=QwvJ7TvxV8k )
Neyse
lafı uzatmayayım.. Sen şu garibin çektiğini bilmesen de “Yukardaki” bilir
elbet.. Açtığın her yaradan, Elbet hesabını sorar Yaradan.. Sana bir notum var
gitmeden onu da diyim ;
“Bir
gün gelirsen, Rakı almayı unutma..”
Not: 14 Days Left #Bitch..
28 Ocak 2014 Salı
Göz gördü, gönül sevdi..
İnsanların
ayrıntılara boğulmadığı günlerden kalma, güzel bir cümle vardır; ”Göz gördü,
gönül sevdi..” Beni anlatan teşbih bu işte.. Gördüm, sevdim, sevmedin..
Seveydin keşke de olmadı işte.. Hata da bende kusur da bu noktada.. Türkü
dinlemeyen, şiir sevmeyen, kitap okumayan ne bileyim çay içmeyen birisine gönül
vermeyecektim.. Ama şey diyemiyor insan tabi o lafların düğümlendiği an gelince
:
“-Merhaba
ben senden hoşlanıyorum.
+Ama
ben seni arkadaş olarak görüyorum.
-Oldu
o zaman ben başkasından hoşlanayım..”
Çok
zor çok.. Sorunlar da anlaşıyolar mı nedir biri geldi mi sürü psikolojisine
uyup alayı beraber geliyor.. Bi sen gelmiyon anasını satayım.. Sevilmemek bir
yana, sevenin sevdiğini onu başka bir sevenle görmesi adama öyle bir koyuyor
ki.. Amma seven geçti ha cümlede.. Aman diyim sen üstüne alınma.. Sen seven
değilsin..
Uyku
girmiyor gözlerime gönlüm viran olduğundan mı nedir.. Girdiği vakit de saçma
sapan düşler görüyorum.. “Düşlerimi düştükleri yerden kaldıracak” dermanımı da
sende bıraktım ben.. Moralim de bozuk hem.. Kaçalım herhangi bir yere var
mısın? Desem gelecek kimsem yok.. Yalnızlığın doruklarında yalnız kaldım desem
inanır mısın?
Hep
ümitleniyorum ama bir türlü sonuca gidemeyen forvet misali golü atamıyorum..
Hayatım ofsayttan geçilmiyor.. Müjganımı kaybedeli de çok oldu.. Göz renklerini
unuttuğum gün olayı kapatırım ama daha çok var o zamana da.. Bu ümitlilik beni
öldürüyor yahu.. Bir yerden sonra mutlu olacakmışım gibime geliyor ama dur
bakalım.. Olmadı içeriz yine..
Şafak
vakti yaklaştıkça elim ayağım da birbirine girer oldu.. Seni görünce ne halt
edecem ben? Onca şeyi unutup gene saf saf bakarım herhalde.. Sonrası malum..
Doldur bir kadeh daha ey saki.. Bu gece de sarhoşuz..
Not: 16 Days Left #Bitch..
Not 2: Eski Foça'daki dostlara selam olsun..
Not 3: Kimseye zorla okutturmuyom yazıları.. Başlıklarda her daim okuyası gelene diye yazardım.. Okumazsanız okumayın.. Kaldırdım "okuyan" sayacını da.. Gerçek okuyanlarım girer okur zaten.. Eyvole..
26 Ocak 2014 Pazar
"İkiden bir çıkınca yarım kalıyor.."
Yaşamak lazım.. Hayatı kendi isteklerinle
sınırsızca sorgusuzca yaşamak lazım.. Dostların kafi olmalı.. Belkilerin olsa
da keşkelerin hiç olmamalı.. Tek başınalığın mutluluğu yeterli olup,
yalnızlıktan keyif almayı bilmek lazım.. Elalem ne der cümlesindeki elalemi
ipine bile takmamak gerek hem de..
Başkasına gerek duymadan kendini sevmeyi
bilmeli insan mesela.. Başkasını sevip başına iş almanın bi anlamı da yok..
Ayakları uzata uzata masaya, sağ tarafta mandalina kabuklarıyla dolu küllüğü
devirmemek en büyük sorunun olmalı.. Yalnızlığın kıymetini anlamak için
kaybedecek hiç kimsen kalmaması mecburiyet şu hayatta.. Zaten hayatın filanları
falanları da malum.. “Az çok güneşi, yıldızları, ayın doğuşunu batışını” görse
birkaç sefer kafi.. Neyse öyle işte..
Bunca kaybedilmişliğin arasında insan üç günlük
malum süre dolmadan bir kere de aşık olmalı.. Bak aşk diyorum sen iyi bilirsin
o tarz alengirli işleri.. Gözlerin sadece “o” nu görmeli.. Bahar geldiğinde
çiçeklere ya da gündönümünde döküle yapraklara baktığında “o” gelmeli aklına..
Onsuz hep bir yanın eksik kalmalı.. Kurallar alt üst olmalı onunla.. “ Onunla
birlikteyken tamam artık hayatım artık iki kişi demeli ve iki kişilik düşünmeli
her şeyi..” Günün birinde tıpkı diğerleri gibi gitmeyecekmişçesine..
Sonrası mı nolacak? “O” da gidecek tıpkı
diğerleri gibi.. Senin “ İkiden bir çıkınca ne kalır? Bir kalır değ mi? Öyle
değil işte.. Yarım kalıyorsun o gidince..” Diyemediklerin boğazında tıkanınca
anlarsın yalnızlığın kıymetini.. Olur da şansın yaver giderse mutluluk
dedikleri şey varsa ondan olursun işte.. Gitmezse sonrası malum.. Olmadı içeriz
yine..
Onunla beraber bir hayatın olmaması, tek mevzun
olup hiç kimseye hiçbir yerde anlatamayacağın sırrın oldumuydu tamamdır.. İşte
tam o anda anlarsın kalabalıklar içinde yalnız kalmayı.. En sıcak havalarda,
sırf ellerini tutmuyo diye haziran ortasında ellerin üşür bir zaman sonra..
Ufuktaki martılara “o” nu görürler diye selam gönderirsin, vapurlar onu taşır
belki diye el sallarsın uzaklara.. Dilinden şu sözler dökülür belki bir gün ben
misali..
“Siz hiç “o” gibi baktınız mı hayata?
veya “onu” tebessüm ettiniz mi?
”o” koktu mu evinizin bahçesi?
avuç içlerinize “o” doldurdunuz mu mesela?
gözyaşlarınız “o” aktı mı?
rüzgar “o” yönünden esti mi size?
hiç sıcak bir çayın yanında “o” tükettiniz mi?
”o” kadar sevip, “o” kadar nefes alabildiniz mi?
her şeyi bırakalım da
ne kadar “o” oldunuz ki bu hayatta?”
veya “onu” tebessüm ettiniz mi?
”o” koktu mu evinizin bahçesi?
avuç içlerinize “o” doldurdunuz mu mesela?
gözyaşlarınız “o” aktı mı?
rüzgar “o” yönünden esti mi size?
hiç sıcak bir çayın yanında “o” tükettiniz mi?
”o” kadar sevip, “o” kadar nefes alabildiniz mi?
her şeyi bırakalım da
ne kadar “o” oldunuz ki bu hayatta?”
...
Not: 18 Days Left #Bitch..
Not 2: Yazıklar olsun!! Bunun da hesabı çıkar elbet amma bu tarafta amma öbür tarafta.. Çok yazık harbiden..
24 Ocak 2014 Cuma
Hem kaç vakit kaldı ki ölmeye?
İçmeden sarhoş olmak nedir bilirmisin? Hani öyle bir terim vardır da kullanır durulur ya arada sırada.. O durumdayım Allah canımı alsın.. Geri sayım bitmeye yaklaştıkça seni göreceğim gün geliyor aklıma tam da o duruma dönüyorum işte.. İçmeden sarhoş oluyorum.. İşin garip tarafı içince de sarhoş olamıyorum.. Zaten içtiğim bir rakı var.. O da zaten malum.. Bak şu an fark ettim de çok güzel bir laf ettim.. "Allah canımı alsın.." Keşke de neyse demiyorum bir şey.. Bir avuç sevenim var "sen hariç" onları da üzmeyeyim madem..
Değiştim artık galiba.. En azından bana öyle geliyo.. "Sakıza ciklet diyen, sokak aralarında taso/misket oynayan, okuldan sarı saçlı mavi gözlü bir kız bakınca heyecandan ölen, sokak köşesinde beklenenleri bekleyen akşam ezanında içeri giren çocuklardandım işte.." Şimdi öyle mi.. En büyük eğlencem yazı yazmak oldu.. Beklediğim bi sen varsın gelir belki ümidiyle.. Akşam ezanını geçtim geceler bile haram oldu sensiz geçe geçe.. İşsizlikten tek meşguliyet olarak seni sevmeye zaman ayırabiliyorum.. Dün sevdim mesela seni.. Ondan önceki gün de.. Bugün de üstelik.. Yarın da bir gerekçe bulur severim seni..
Aklımdan geçen tek bir cümle var.. Ben buraya değil senin yanına aitim.. Hayat felsefesi üzerine saçma şeyler düşünmeye başladım daha nasıl anlatayım durumumu.. Beni sen delirttin de orası da ayrı.. Olmadık yerlerde anılarım depreşiyo falan.. Kafayı sıyırmaya yakınımda du bakalım hayırlısı.. Bak gene depreşti anlatayım belki benimle paylaştığın anıları unutmuşsundur.. İyi gelir hem ne belli.. Hiç unutmuyorum okulun kafetaryasında oturuyoruz bir çocuk geldi.. Bana seni sordu "tanıyo musun onu?" diye.. Kafayı sallayıp onayladım.. "Ben onun sevgilisiydim biz ayrıldık onunla" dedi.. Orada " Vay arkadaş, ben kalemlerimin arkasını kemirirken, geceleri onu düşünmeden uyuyamazken, saatlerimi bile ona göre ayarlarken, her şeyim o olmuşken, onun eski sevgilisi çıkıp geliyo.. Bana onu soruyo he? derken çocuğa bakıp pis pis gülümserken "Ulan dalyan gibi çocukmuş ha harbiden.. Hem yakışıklı da belki parası da çoktur.." Diyemedim ya la..
Öyle işte.. Çay koydum içen var mı? Yüreğin acısını çayın demi alır derler.. Yoksa daha gece uzun.. Ben yazarım yazmasına da mevzu da çok derin.. Küllüğü boşaltmaya da üşeniyorum.. En fazla bir bardak daha doldurmaya kalkarım.. "Hem kaç vakit kaldı ki ölmeye?"
Değiştim artık galiba.. En azından bana öyle geliyo.. "Sakıza ciklet diyen, sokak aralarında taso/misket oynayan, okuldan sarı saçlı mavi gözlü bir kız bakınca heyecandan ölen, sokak köşesinde beklenenleri bekleyen akşam ezanında içeri giren çocuklardandım işte.." Şimdi öyle mi.. En büyük eğlencem yazı yazmak oldu.. Beklediğim bi sen varsın gelir belki ümidiyle.. Akşam ezanını geçtim geceler bile haram oldu sensiz geçe geçe.. İşsizlikten tek meşguliyet olarak seni sevmeye zaman ayırabiliyorum.. Dün sevdim mesela seni.. Ondan önceki gün de.. Bugün de üstelik.. Yarın da bir gerekçe bulur severim seni..
Aklımdan geçen tek bir cümle var.. Ben buraya değil senin yanına aitim.. Hayat felsefesi üzerine saçma şeyler düşünmeye başladım daha nasıl anlatayım durumumu.. Beni sen delirttin de orası da ayrı.. Olmadık yerlerde anılarım depreşiyo falan.. Kafayı sıyırmaya yakınımda du bakalım hayırlısı.. Bak gene depreşti anlatayım belki benimle paylaştığın anıları unutmuşsundur.. İyi gelir hem ne belli.. Hiç unutmuyorum okulun kafetaryasında oturuyoruz bir çocuk geldi.. Bana seni sordu "tanıyo musun onu?" diye.. Kafayı sallayıp onayladım.. "Ben onun sevgilisiydim biz ayrıldık onunla" dedi.. Orada " Vay arkadaş, ben kalemlerimin arkasını kemirirken, geceleri onu düşünmeden uyuyamazken, saatlerimi bile ona göre ayarlarken, her şeyim o olmuşken, onun eski sevgilisi çıkıp geliyo.. Bana onu soruyo he? derken çocuğa bakıp pis pis gülümserken "Ulan dalyan gibi çocukmuş ha harbiden.. Hem yakışıklı da belki parası da çoktur.." Diyemedim ya la..
Öyle işte.. Çay koydum içen var mı? Yüreğin acısını çayın demi alır derler.. Yoksa daha gece uzun.. Ben yazarım yazmasına da mevzu da çok derin.. Küllüğü boşaltmaya da üşeniyorum.. En fazla bir bardak daha doldurmaya kalkarım.. "Hem kaç vakit kaldı ki ölmeye?"
Not: 20 Days Left #Bitch..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)