Selim
abi'nin gözlerinden uyku akıyordu.. Mahmut desen bardağı elinde tutacak mecali
kalmamış.. Benden bi on yaş küçük olan Ali diğerlerinin aksine çakır keyif
olmuş ama bir o kadarda kendinde, manasız manâsız etrafa bakınıyordu..
Meyhanenin sahibi ve çırakları boşalan masaların hesaplarını alıp etrafı
topluyorlardı.. Kapatma saati mi geldi nedir? Belki de bekleyenleri vardır da
gidiyorlardır.. Bekleyeni olmayınca insanın bekleyenin halinden anlamıyor
tabi..
Bir
iki kişi masada sızmış ağızlarının suyu akmış halde, belki de hiç bir zaman
olmayacakları kadar komik ve sefil haldeydiler.. Göz ucuyla bakıyorum bir iki
tane de kız var yan masada.. Dünya ahiret bacım olsunlar olmasına da , eskiden
olsa alıcı gözle bakardım böyle bir mekanda kız gördümmü.. Neden dersen rakı
içmesini bilen kızla olur.. Olur işte o kadar..
Bizim
masanın aksine inat edercesine, mutlu bir olayın şerefine içiyorlar belli ki..
Gülüşmelerinden anlaşılıyor.. Bizde desen herkesin ayrı derdi var.. Selim abi
zaten her Allah'ın günü dertli iş yüzünden.. Mahmut babasını kaybetti daha iki
hafta önce.. Ali aklında dersleri, ayın sonunu nasıl getirecez derdi gibi türlü
sorunlarla boğuşuyor.. Meyhaneci desen her gün türlü türlü içmesini bilmeyen,
bilse de yanında eşi dostu var diye abartıp masadan kalkamayan adamlarla
uğraşmaktan bıkmış vaziyette.. Ben desen sen varsın ya yetiyor dert niyetine..
Günde beş vakit niyet ediyorum dermansız dert olarak seni anmaya.. Bak hazır
meyhaneci demişken;
-
Şefim bakar mısın?
+
Buyur abi.
-
Bizim mezeleri bi tazelesene. Bir de bir yetmişlik daha getirsene sana zahmet.
+
Hemen abim.
Öyle
işte.. Anlayacağın masa sağlam baya.. Ahmet Kaya'dan söyle çalıyor kasanın sağ
tarafında duran tahtanın üzerindeki eski radyodan.. Anons geçiyor radyodaki :
" Sıradaki şarkı içinde söyleyip de söyleyemenlere gelsin..." Gelsin
anasını satayım.. O da gelsin.. Bunca derdin arasında bir de o gelsin..
Etraftaki insanlara bakınmaktan bıktıkça şarkıya daha çok odaklanıyorum.. Bak
ne diyor Ahmet abi.. "Yüreğime basa basa içimden yar gidiyor..." Dur bir saniye meyhaneci geldi.. Mezelerle
rakı'yı getirdi..
-Eyvallah
ustam.
Muhabbet
sarmadı baştan beni.. Ne bileyim zaten çok konuşan bir insan değilim,
yanımdakiler de konuşunca iyice susasım geliyor.. Onları dinlemediğimden değil
de susup düşünmek en güzeli be.. Hazır susmuşken sıradaki şarkı benden sana
gelsin o zaman.. "Müslüm Hangimiz Sevmedik?" Hangimiz düşmedik kara
sevdaya be.. Vuralım kadehleri haydi dostlar..
-
Bu sefer neye kadeh kaldırıyoruz abi?
+
Ali'm bu sefer Müslüm'e kaldıralım gel.. Hangimiz bir vefasız için köşe başında
yol gözlemedik...
Bardakların
birbirine vuruşuyla birlikte birer yudumda dökülüyor masaya.. Zaten loş ışığın
da etkisiyle millet iyice kafayı bulmaya başlamış.. Yan masadaki kızlar ve iki
arkadaki gençler de vuruyor kadehleri bize doğru bakıp.. "Haydi Müslüm'e
ve tüm kaybettiklerimize" diyerek.. Saat olmuş gecenin bilmem kaçı ben
niye böyle oldum lan diye düşünürken bizim Selim abiyle Mahmut hava alacaz diye
çıkıyorlar.. Geri gelirler mi bilinmez.. Masaya bir miktar para bırakıp
gidiyorlar.. Haydi gel Ali gelmişine geçmişine söyleyecek olup da
söyleyemediklerimize içelim bizde..
Gün
ışığını sevmiyorum bir türlü.. Belki de beni sabahın 5'inde terk
ettiğindendir.. O yüzden geceleri daha çok seviyorum Ankara'nın bu halini..
Sadece sebebi olanlar içiyo gecenin bir yarısında.. Adam akıllı türküler de bir
tek bu saatte çıkıyor radyoda.. Harbi lan sabahın 5'i nedir amına koyayım? Terk
edecek zaman mı bitti de sabah 5'i buldun..
-
Gidiyorum ben.
+ Nereye be bu saatte?
-
Gidiyorum işte. Uzaklara. Gelmemek üzere.
+
Saçmalama, otur bir konuşalım.
-
Otur konuşalım derken bile alkollüsün.
+
Git lan git. Ebenin amına kadar yolun var. Siktir git lan!
Aslında
küfür etmeseymişim iyiymiş de neyse.. Olanla ölene çare yok.. Aha işte bu
yüzden seviyorum radyodan şarkı dinlemeyi.. Sen geri kafalı derdin kendimi
sabah gün ağarana kadar sigara-rakı-kitap-radyo dörtlüsüne teslim edince de
anlayamazdın bir türlü benim içimde oturan sığırın derdini.. Bak ne güzel
çalıyor bağlamasını Neşet "Ah yalan dünya..." Yalansın be dünya
yalan...
Gel
Ali bir seferde Neşet'e içelim anasını satayım.. Ali de kafayı buldu iyice
dertli dertli düşünmeye başladı garibim.. Zaten masada sigara üstüne sigara
yakıyoz.. Dumandan adamın suratını görmüyorum bir de... Bu akşam da ruhumuz
devenin üstünde..
Ali
de iyice kendinden geçti.. Bir ben kaldım gene masamda derken yandaki kız
geliyor masaya.. İçten ve gayet kibar bir şekilde;
-Merhaba.
Oturabilir miyim?
+
Otur tabi bacım otur. Rakı koyayım mı içer misin?
-
Olur. Yalnız gibisiniz. Normalde hiç adetim değildir ama geldim işte yanınıza.
+
İyi ettin ya. Yalnızım ezelden ebede kadar. Elbet bir gün biter de bitene kadar
el mahkum napalım.
-
Aynen. Ne güzel söylediniz ezelden ebede...
Bir
kaç kadeh de Aysel'le içiyoruz muhabbetin demine dem kata kata.. Haydar Haydar
eşliğinde hem de.. Madem normalde yapmayacağımız şeyleri yapıyoruz, Aysel rakı
koyarken hem kendisine hem bana, deyiveriyorum bir anda "Aysel, git başımdan istemiyorum.."
Gülüşmeler falan filan işte.. Gülmeyeli baya olmuş yalnız.. Kaslar bir kendine
geldi gülünce..
Meyhanecinin
gözlerden uyku akarken biz de sabaha karşı çıkıyoruz mekandan.. Aysel'i eve
bırakıp, hafta sonu dostça bir ortamda közde Türk kahvesi-nargile yapmaya
sözleşiyoruz.. Evin sokağının başına geldiğimde her sabah gördüğüm şeyleri
görüyorum yine.. Kediler yemek ararken birileri işe gidiyor, birileri işten
geliyor.. Fırında taze simit kokusu.. İki tane alıp kahvaltı yaparım diyorum kendime..
Kendi kendime mırıldanıyorum bir anda.. "Elbet bir gün buluşacağız.. Bu
böyle yarım kalmayacak.." İçeri girince bir not buluyorum geçen hafta
yazdığım..
Biriniz
de beni anlayın lan!
Anlatamıyorum
içimdekini kimselere,
Seni
yazıp döküyorum kaleme..
Kurduğum
hayallerin hepsi sen,
Fotoğraflarına
bakarken soğuyan çay..
Masada
kendi kendine duman altı olan ben...
"İyiyim"
diyerek yalan atmaktan bıktım,
Zaten
hayat da çok boktan..
Uzaklarda
yoldan başka bir şey var mı acaba?
Birinizde
beni anlayın lan!
Belki
gelirim dedin diye,
Bekliyorum
o sahilde...
Madem
intihar etmeyecez bugünde,
İçelim
bari, olmuyor böyle..
Ne
diyordu "adam" o dizelerde..
"Baba!
Beni uyutsana bir süre uyanmayayım,
Anneme
söylesene ekmeğime salça sürsün
Sen
yalan söylemezsin hiç, söyle beni seviyor mu?
Baba!
Bak ben çok ciddiyim ortalık fena karışık.
Baba,
bana 'oğlum' de 'hadi eve gidelim'
Baba!
Söylesene bana, beni neden sevmiyor?"
Öyle
işte.. Masada ağzına kadar dolu bir küllük dolapta yarım bi 35'lik. Gece gece
içim elvermedi dökülmesine.. İçeyim bari..
Eyvallah...