"ÇOK ÖZLEMİŞİM ANKARAMIN POLATLISINI
Pek çoğunuzun bildiği üzere ben Ankara Polatlı
doğumluyum.Çocukluğumun büyük bölümü (
yaklaşık 10 yıl kadarı) orada geçtiği için Polatlı benim için bir şehirden daha
fazlasını içeren bir anlama sahip..Hayatımın en güzel yılları ve aynı zamanda
en özlediğim yılları da orada geçtiğinden midir bilinmez ne zaman Polatlıya
gitsem , hatta bırakın gitmeyi ne zaman kendimi orda hayal etsem hüzünlenirim ,
gözlerim dolar..
Günümüzün çıkarcı ilişkilerinden uzak , sürekli
ders-aşk-para dertlerini düşünmeyen , birbirinin kuyusunu kazmaya
çalışmadığımız güzel yılların geçtiği o büyülü şehir benim memleket denince
aklıma gelen tek yer olup çıkıveriyor bir anda..Ben 21 yaşındayım ama yaşadığım
hayatın bana getirdiği sorumluluklar ve yaşanmışlıklarım doğrultusunda şunu
belirtmek istiyorum ( kendimi övmek için söylemiyorum bunu) yaşadığım hayatın
benim olmamı istediği yerin biraz ilerisindeyim.21 yılın içerisinde o kadar çok
iyi-kötü-güzel-korkunç-duygusal ... anılarım var ki anlatmaya kalksam kağıtlar
dile gelip yeteeeeer diye haykırır..Ama bu anılarım içerisinde en çok
özlediklerim -kötüleri de dahil- Polatlı da olanlardı..Ailemden sonra en
sevdiğim insan olan Dedemi orda kaybettim .. ilk aşkım olan sınıftaki sıra
aşkımdan orda ayrıldım.. İlk dayağımı orda yedim..İlk kez orda bir arkadaş
tarafından argo bir tabirle söylüyorum satıldım..Hayatı orda öğrendim ben
kısacası..
Evinde mutlu bir şekilde klasik olarak tabir edebileceğimiz
Türk öğrenci yapısıyla evde ders çalışırken bir gün babam işten geldi..İşten
ayrıldığını söyledi ve taşınmamız gerektiğini söyledi bana..Ahir ömrüm boyunca
babama hiç karşı gelmeyen ben küçücük bir çocuk yüreğiyle de olsa ona karşı
gelmiştim o gün..Nolur baba gitmeyelim diye..Gel zaman git zaman biz taşındık
Ceyhana ve benim bütün iyi dostluklarım ardımda kaldı..Her yaz Polatlıya
gittiğimde o koşarken dizlerimizin kanadığı , çamurlu suyla oynamanın bizim
için en büyük zevk olduğu , toprakla iç içe kardeşçe yaşadığımız yerlere gittim
aradan geçen 11 sene boyunca ..
Peki neden yazıyorum bu yazıyı ? Bir bakıma içimi kağıda
dökmek için..Ne demiş üstad kalem kağıda düşünce kalakaldım sayfaların arasında
diye o hesap benimkide kalakaldım sayfalar ortasında ve yazıya döktüm
içimdekileri..
2 hafta önce yine gittim "Ankara'mın
Polatlı'sına"..Vardığımda saat 6 sularıydı..Orda şunu fark ettim ben çok
özlemişim Ankara'mın aklımda kalan o eski Polatlı'sını..O eski mahalle ortamlarının
yerini gürültülü inşaat sahaları almış..Top ve misket oynadığımız kumlu
yerlerde koca koca binalar yükselivermiş..Taso oynamak için aradığımız düz beton
zeminler parkeleşmiş..Mahalle bakkalları gitmiş yerlerini samimi olmayan ve
sıkıcı süpermarketler almış..Heyecanla gittiğimiz çarşıdaki heykelin oralarda çocukluk
heyecanının yerini partilerin seçim afişleri almışlar..En çok beni üzen ise
bunların arasında BENİM MAHALLEM TERK EDİLMİŞ BİR KASABA HAVASINDA..YALNIZ..Bİ
ÇARE..
Adeta gel
Mehmet tekrar canlandır şuraları dercesine ruhsuzlaşmış..Ben Ankara'mın bu
Polatlısını özlememişim..BEN ANKARA'MIN ESKİ CANLI MAHALLE RUHU OLAN ÇOLUK
ÇOCUK SESİYLE DOLU POLATLI'SINI ÇOOOOOOOOK ÖZLEEMİŞİM.." ""
...Mehmet
Tekelioğlu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder